Avrupa’nın Kalbinde Yok Olma Tehlikesi Altında Bir Türk Dili – (Çeviri: A. Sencer Gözübenli)
Filip Noubel’in GlobalVoices’ta yayınlanan makalesinin çevirisidir. GlobalVoices ve The Adriatic Report arasındaki kâr amacı gütmeyen ortaklık kapsamında CC BY 3.0 Uluslararası Kamu Lisansı ile İVME Hareketi tarafından yayınlanmıştır.
Türk dilleri Sibirya, Çin ve Orta Asya’dan Türkiye’ye, Orta Doğu’ya ve Balkanlar’a kadar uzanan ülke ve bölgelerde yaklaşık 200 milyon kişi tarafından konuşuluyor.
Belki biraz şaşırtıcı gelebilir ama o dillerden biri Avrupa’nın kalbinde yaşıyor. Karayca, bugün hâlâ (ve sadece) Litvanya, Polonya ve Ukrayna’da küçük topluluklar tarafından konuşuluyor. Ethnologue’a göre, şu anda dünya çapında Karayca konuşan 100’den az kişi olabilir.
Tarihsel olarak Karay dili, Yahudiliğin ana akım biçimlerine yakın fakat onlardan farklı bir inanç olan Karayitin (Karaizm) bir varyantına inanan etno-dini bir grup olan Karay halkının anadiliydi. Karay halkının kökenleri çok tartışılmakta; 20. yüzyılın başlarında liderleri Seraya Şapşal, Karayların Türk kökenli olduğu teorisini geliştirdi. Kısmen bu sebeple Karaylar, Litvanya’daki Nazi işgali sırasında Yahudi komşularının kaderinden kurtuldular.
Bu tarihi daha da karmaşık hale getiren olgu ise, Karayit Yahudiliğini yaşayanların hepsinin etnik Karay kökenli ve Karayca konuşanlar olmamaları. Bu anlamda Karayca, birçok İbranice kelime içeren ancak Sami dil ailesine mensup olmayan Ladino, Buhori ve Yidiş gibi Yahudi dillerine sosyolinguistik olarak benziyor.
Litvanya, adı “okuyanlar” anlamına gelen Karay halkının en büyük nüfusunlarından birine ev sahipliği yapıyor. Çoğu tarihi Trakai şehrinde yaşayan ülkedeki tahmini 300 Karay, 13. yüzyıldan beri burada yerleşik. Karaylar bugün Litvanya’nın ulusal azınlıklarından biri olarak kabul ediliyorlar.
Karay dilinin bugünkü durumu ve hayatta kalma şansı hakkında daha fazla bilgi edinmek için, anadili Karayca olan kalan az sayıdaki kişiden biri Romuald Čaprockij ile konuştum. Bir sinolog, dilbilimci ve çevirmen olan Čaprockij, Litvanya’nın başkenti Vilnius’da yaşıyor.
Filip Noubel (FN): Karay dilinin kökenini açıklayabilir misiniz?
Romuald Čaprockij (RČ): Karaycada къарай, карай тили veya karaj tili denilen Karay dili, Kıpçak grubundaki bir Türk dilidir. Tarihsel olarak Ukrayna’nın Lviv bölgesindeki Lutsk ve Galıç’ta, Kırım yarımadasında, Litvanya’da (Vilnius, Panevėžys ve Trakai şehirlerinde) ve Polonya’da konuşuluyordu. Genetik olarak Karaylar, Karayit Yahudiliğine inanan Türkçe konuşan Hazarlarla bağlantılıdır.
Üç Karayca lehçesi var: Yahudilikle ilgili kelimeler dışında Kırım Tatar dilinin yaygın lehçesine benzeyen Kırım lehçesi; Trakai lehçesi (Litvanyalı Karaylar tarafından konuşulduğu şekliyle) ve Galiçya Karayca lehçesi.
Tüm Karayca lehçeleri, konuşma dili, edebi dil ve Kutsal Kitap’ın çevirisi için dini bir dil olarak üç farklı anlatım kaynağında kullanılmıştır. 19. yüzyılda Kutsal Kitap zaten Karaycaya çevrilmişken, Tanah veya İbranice Kutsal Kitap‘ın ilk çevirisi 1841’de Kırım’ın Gözleve şehrinde yapıldı. Süreli yayınlar da dahil olmak üzere tüm Karayca lehçelerinde basılmış çok sayıda literatür bulunabilir. Geçmişte Karay dili yazımında İbrani alfabesi daha sonra da Latince kullanıldı. Geçen yüzyıl Rusya’da basılan içerikler için Kiril alfabesi de kullanıldı.
Karay dili, eski Türk dillerine özgü önemli miktarda kelime içeriyor. 1924 yılında Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, yeni Türkçenin kelime dağarcığını zenginleştirmek amacıyla Türk Dil Kurumu adlı bir komisyon kurduğunda, uzmanları Trakai’yi ziyaret etti ve Türkçe akademik sözlüğüne 330 Karayca kelime eklendi.
Avrupa’da Karay dilinden bahseden ilk metinler 17. yüzyılda ortaya çıktı. 16. yüzyılın sonları 17. yüzyılın başlarında, Alman pastör ve oryantalist Johannes Buxtorf, Kırım Karaylarının Eski Ahit’i bir Türk dilinde okuduklarını ilk kaydeden kişi oldu.
Bu Rusça video, kıyafetleri, mimarisi ve yemekleri de dahil Kırım Karaylarının kültürel mirası hakkında detaylı bilgi veriyor:
FN: Karay dilinin bugün Litvanya’daki mevcut durumu nedir? Karay dilini kurtarmak için ne gibi çabalar gösteriliyor?
RČ: 2002’den beri her Haziran ve Temmuz’da Trakai’de Karay dili ve kültürü üzerine bir yaz okulu düzenleniyor. Litvanya, Polonya, Ukrayna, Rusya ve diğer Avrupa ülkelerinden Karaylar katılıyor. Ancak Karay diline çok az zaman ayrıldı ve ayrılıyor. Karay dilinin gelişimi ve korunması söz konusu olduğunda öğretim materyali ve motivasyon eksikliğinin sonuçları gayet açık şekilde ortadadır. Bugün yaşayan lehçe, yaz okulunda kullanılan Trakai lehçesi. 1980’lerin sonları ve 1990’ların başlarındaki Pazar okulları veya anadili Karayca olan kişilerle bireysel kurslar düzenleme girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlandığını görmek ilginçtir. Bugün Litvanya’da yaklaşık 20 anadili Karayca olan kişi kaldı. Dil korunmuyor ve [onu korumak için] hiçbir önlem alınmıyor. Araştırılmıyor ve topluluk dilin durumunu tartışmıyor. Karay dili ile ilgili en son çalışmalardan biri, Litvanya’daki Karay topluluğunun merhum ruhani lideri Mikolas Firkovičius tarafından 1996 yılında yayınlanan “Mien karajče ürianiam” adlı bir dil kılavuzu. Daha yakın zamanlarda, Antoine de Saint-Exupery’nin Küçük Prensi Karaycaya çevrildi.
Karayca elbette hâlâ Trakai ve Vilnius’taki Kenasalarda [Karayit ibadethanesi] ibadetlerde kullanılıyor. Ancak, ibdetlerde kullanılan dil esas olarak ayinsel olduğu ve konuşma diline daha az benzer olduğu için, sözleri gerçekten anlayanların sayısı bir elin parmaklarını geçmez.
Orta ve Doğu Avrupa’daki bazı sanatçılar ve akademisyenler arasında Karaycaya olan ilgi yeniden canlandı. Çalışmalarında Polonya’daki etnik azınlıkları önceleyen Polonyalı şarkıcı ve besteci Karolina Cicha, bu yıl Karay dilinde geleneksel şarkılardan oluşan bir albüm yayınladı. Aşağıda yer verdiğimiz eseri geleneksel bir Karay ziyafet şarkısı:
FN: Anadili Karayca olan son kişilerden biri olarak deneyimlerinizi nasıl tanımlarsınız?
RČ: Litvanya’nın Panevėžys şehrinde bir Karay ailede doğdum. Küçük yaşlarımdan beri Karaycayı sadece evde değil, yerel Karay topluluğumuzun üyeleri ve Litvanya’nın diğer şehirlerinden gelenlerin ziyaretlerinde duydum. Hepsi benden daha büyük ya da zaten yaşlı oldukları için kendi anadillerinde konuşuyorlardı. Annemin anlattığına göre, anaokuluna gönderildiğimde öğretmen ona şöyle sormuş: “Çocuğunuz Litvanyalı değil mi? Anlayamadığımız bir dilde konuştu.” Annem şöyle cevap vermiş: “Aslında o Litvan değil, Karay.”
1990’ların sonlarına kadar Karaycayı aile bireyleri ve toplumun yaşlı üyeleriyle konuşabiliyordum. Şimdi buna fırsatım neredeyse hiç yok. Ama şahsen Türk dilleri ve Karayca ile ilgilendiğim için anadilime (тувгъан тиль – tuvgan til’) ihanet edemem. Bu yaz, aktivistlerin başlattığı bir girişim sayesinde Trakai lehçesini çevrimiçi olarak İngilizce olarak öğretmeye başladım.
FN: Karay dili ile ilgili çevrimiçi kaynaklara nereden ulaşabiliriz?
RČ: Şu an için, Karay dilini öğrenmek için Polonyalı Karaylar topluluğunun sayfası ve bir Karayca-Rusça sözlüğün iki sayfası dışında hiçbir çevrimiçi platform yok.