GündemToplum ve Siyaset

AKP ve Yönetememe Sanatı – Furkan Şahin

Siyaset, insanların hayatlarını düzenleyen genel kuralları yapmak, korumak ve değiştirmek için gerçekleştirdikleri faaliyetlerdir. Siyasetin diğer tanımlarından birisi ise, bir yönetim sanatı olmasıdır. Siyasetin bir yönetim sanatı olması çatışmaların çözüm sürecinde ortaya çıkar. Bir yandan devleti idare etme sanatı, diğer yandan toplumda çatışan menfaatleri uzlaştırma sanatı ve bilimi olarak siyaset, sadece siyasetçilerin değil tüm insanların ilgisini çeker ve çekmelidir.

Türkiye’deki siyaseti ise, Türkiye’nin kuvvetler ayrılığı ilkesine dayalı bir yapısından ötürü görünürde 3 unsur inşa etmektedir. Yasama, Yürütme ve Yargı erklerinden oluşan üçlü kuvvet ayrılığı ilkesi temel alınmıştır. Buradaki üç erk; Yasama (TBMM), Yürütme (Cumhurbaşkanı) ve Yargı (Mahkemeler) tarafından oluşmaktadır. Fakat, AKP iktidarı döneminde özellikle de 16 Nisan 2017 referandumundan sonra; 2018 yılında fiili olarak ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesiyle bu durum değişmiştir.

Siyasetin tanımından yola çıkarak, AKP’nin ülkeyi nasıl yönettiği (yönetemediği) ise açıkça ortadadır:

  • Parlamentonun aslî işlevi olan yasama kurumunu ortadan kaldırmaya çalışır, siyasal partileri kapatmaya çalışmakta ya da sürekli kapanma tehdidinde bulunur, kimin siyaset yapıp kimin yapamayacağını yargı eliyle düzenlemeye çalışır.
  • Cumhurbaşkanlığı seçiminde altı milyon oy almış, ülkenin üçüncü büyük partisinin başkanını bağlayıcı uluslararası mahkeme kararına rağmen, kararın vurguladığı gibi siyasî saikle cezaevinde yıllarca tutar.
  • Seçilmiş belediye başkanına mazbata verilmez, mazbata alan siyasetçi yerine; siyaseti, devlet görevlisini kayyum olarak atayarak yapmaya çalışmakta ve halkı kutuplaştırır.
  • Görüşlerinin ifade özgürlüğü ve akademik özgürlük kapsamında olduğu Anayasa Mahkemesi’nce tespit edilen akademisyenleri üniversiteden tasfiye eder.
  • Haber yaptıkları için gazetecileri tutuklamakta, medyayı baskı ve denetim altına alır ve bir propaganda aygıtına çevirir.
  • Toplumsal ve siyasal eleştiri kabul edilmez. (Cumhurbaşkanına hakaret suçları) Eleştirel düşünceyi üreten insanlar kurumlardan arındırılır.
  • Anayasal düzen askıya alınır. Daha doğru bir ifadeyle, siyasal kuruluş anayasasızlaştırılır. Anayasal normlar etkili ve geçerli olmaktan çıkarılır. İstanbul Sözleşmesi’nden, bir gecede ‘Cumhurbaşkanı Kararı’yla, Anayasa Madde 90’a aykırı olmasına rağmen anlaşmanın feshedilmesi örnek olarak verilebilir.
  • İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, koronavirüs salgınını önlemek için 10 Nisan gecesi 31 ilde ilan edilen sokağa çıkma yasağıyla ilgili açıklamanın yaklaşık 2 buçuk saat önce yapılması ve marketlerde yaşanan “izdiham” görüntüleri nedeniyle aldığı istifa kararı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan geri dönmüştü. Yine bu olay, AKP’nin devleti yönetememesine örnek olarak verilebilir. Sokağa çıkma yasağı ilanının yaklaşık 2 saat önce yapılması, vatandaşları sokağa dökmüş, insanlar marketlere koşmuş ve bu tarihten sonra da vakalar ve ölümler artmıştır.
  • AKP’nin ‘yönetememe’ sorunu, COVID-19 süresince iyice gün yüzüne çıkmıştır. Anayasaya aykırı genelgeler, alkollü ürünleri hiçbir bilimsel gerekçe göstermeden yasaklamak hem AKP’nin zihniyetini hem de yönetememe sorununu ayyuka çıkarmaktadır.
  • Siyaset-mafya-ticaret ilişkilerinde de AKP’nin ‘yönetememe’ durumu karşımıza çıkmıştır. İddiaların da ötesinde olan bazı durumların odağında İçişleri Bakanı, Eski Başbakan, AKP MKYK Üyesi, Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Üyesi, AKP’li milletvekilleri yer almaktadır.
  • Emine Erdoğan’ın tasarruf için; İsraf edilen gıdanın 3’te 1’i tüm aç insanları doyurmaya yeter. Porsiyonlarımızı küçültelim. Bozulacak yiyecekleri istiflemeyelim.’ sözlerinden sonra Cumhurbaşkanlığı bütçesinden 2018 – 2021 yılları arasında 640 milyon lira harcanarak inşa edilen projenin mimarı Şefik Birkiye’nin Yazlık Saray’ın görsellerini kendi sitesinde paylaşması da belirli biz zümrenin iyi bir yaşam sürüp, halkın kötü bir yaşam sürmesinin bir nedenidir. AKP için siyaset bir zenginleşme aracı olmuştur.
  • AKP’nin yönetememe sorunu sınırlarımızda da görülmektedir. Ankara-Niğde Otoyolu’nda bir tırın yol ortasında durarak yüzlerce Afgan mülteciyi indirmesi ve ülkeye giriş yapmaları ‘yönetememe’ sorununun tam da merkezine oturmuştur. Sınırlarımıza giren insanlar, kontrolden geçmeden ülkenin merkezi bir otoyolunda inip ülkeye giriş yapmışlardır.
  • Son günlerin en büyük ‘yönetememe’ sorunu ise ülkemizin çeşitli yerlerinde çıkan yangınlardır. Yangınlar, 28 Temmuz’da başlamış, 3 günde, 21 farklı kentimiz bu yangınlardan etkilenmiş, 6 kişi yaşamını yitirmiş, binlerce canlı ölmüş, orman ve tarım arazileri küle dönmüş ve evler, oturulamaz bir hale gelmiştir. Tüm bunlara rağmen, Türk Hava Kurumu’nun başındaki ‘kayyum’, yangın devam ederken düğünde olduğunu, katıldığı bir televizyon programında açıklamış, daha sonra ise ‘düğünde’ değildim, nikahtaydım diyerek ‘yönetememe’ sorununu bir üst mertebeye taşımıştır. Yangın devam ederken, canlarımızı yitirirken Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, ‘Envanterimizde yangın söndürme uçağımız yok.’’ ifadelerini kullanmış, AKP Genel Başkanı ve Türk Hava Kurumu Onursal Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan ise “THK’nın şu anda elinde buralarda rahatlıkla kullanılabilecek uçak yok.” ifadelerini dile getirmiş ve ‘yönetememe’ sorununu kendi ağızlarıyla ifade etmişlerdir. Orman yangınları son dönemlerde oldukça artmışken, politika yapıcıların tercihi kendi bakanlıklarına özel uçak almak olmuş, yangın söndürme filosu almak olmamıştır, bu nedenle yangınlar artarken elimizdeki sınırlı sayıdaki helikopterler bu yangınları söndürmeye yetmemiştir ama yangından sonra politika yapıcılar ‘özel uçak’larıyla bölgelere gitmişlerdir. Canlarımız mecazi anlamda değil, gerçek anlamda yanarken, siyaset mekanizması bizlere bir çözüm sunamamış, bu süreci de yönetememiştir.

Özetle, siyaset bilimden ve siyasetin tanımından AKP’nin ‘yönetememe’ sorununu bu yazıda incelemeye çalıştık. AKP’nin, ‘bir yönetim sanatı’ olarak tanımlanan siyaseti ne derecede yönetebildiği ise aşikar. Fakat, halkımız için siyasetin tanımı asla bu değil. Halkımıza göre siyaset, bir zenginleşme aracı, kimin gelse onun paraları götüreceği, yandaşlarını koruyacağı, yalanlar söyleyerek halkı kandıracağı bir sistem. Halkın aklındaki bu düşünceyi silip atmanın tek yolu ise toplumsal muhalefet ve bu durumu kabullenmeme. Çünkü her 4-5 senede bir kimin iktidar olup bizleri yönetmeye çalışacağı halk olarak bizim elimizde.

Furkan ŞAHİN

Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler mezunu – Siyasi Danışman

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu