Kurumsal (Özel) Paralı Askerlerin Rahatsız Edici Yükselişi – Çeviri: Yusuf Can
Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın 2018’de Suudi hükümetinin ajanları tarafından öldürülmesi uluslararası bir skandala neden olmuştu. Kısa bir zaman önce, katillerinin ABD’de eğitim aldığı ortaya çıktı. Haziran ayında New York Times, cinayete karışan dört Suudi’nin Arkansas merkezli özel bir güvenlik şirketi olan Tier 1 Group’tan paramiliter eğitim aldığını bildirmişti.
Felip Daza’nın openDemocracy için yazdığı makalenin Türkçe çevirisidir. İzinle İVME Hareketi tarafından yayınlanmıştır.
Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın 2018’de Suudi hükümetinin ajanları tarafından öldürülmesi uluslararası bir skandala neden olmuştu. Kısa bir zaman önce, katillerinin ABD’de eğitim aldığı ortaya çıktı. Haziran ayında New York Times, cinayete karışan dört Suudi’nin Arkansas merkezli özel bir güvenlik şirketi olan Tier 1 Group’tan paramiliter eğitim aldığını bildirmişti. Bu rastgele yapılmış bir operasyon değildi. Eğitim programı ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan onay almış olan Tier 1 Group, gelişen küresel bir endüstrinin parçası. Kurumsal şirketlere ait paralı askerler – ya da daha doğrusu, özel güvenlik şirketleri ve askeri şirketler – bir zamanlar devletler tarafından yürütülen ve dünya çapında insan hakları ve demokrasi bağlamında ciddi etkileri olan işlevleri giderek daha fazla devralmaya başladı. Aynı zamanda tekelleşmenin de arttığı bir sektörden bahsediyoruz: Tier 1 Group’un sahibi olan özel sermaye fonu ‘Cerberus Capital Management’ aynı zamanda bir dizi silah üreticisi şirketin de sahibi. Nisan 2010’da Cerberus, dünyanın en büyük paralı asker şirketlerinden biri olan DynCorp International ile birleşmişti.
Paralı askerler – kiralık askerler – yüzyıllardır var, ancak bu yeni yeni ortaya çıkan tür biraz farklı. Özelleştirilmiş savaşın etkilerini takip eden ‘The Observatory Shock Monitor’, paralı askerlerin sağladıkları uluslararasılaştırılmış profesyonel hizmetler nedeniyle öne çıktığını savunuyor. Bu şirketler bir ülkede kayıtlı oluyor ancak genellikle başka bir ülkede çalışıyorlar ve hizmetlerini şık web siteleri ve global bir tesis ağı aracılığıyla sunuyorlar. Faaliyet gösterdikleri ülkelerde hem yabancı hem de yerli personel istihdam ediyorlar. Ve sundukları hizmetler, paralı askerlerin geleneksel rolünün çok ötesine geçiyor: güvenlik görevlisi olarak görev yapmaktan ve kamusal alanlarda devriye gezmekten, askeri savaş ve operasyonel desteğe, insani yardım çalışmalarına, mayınları temizlemeye veya rehine kurtarmaya kadar birçok alanda hizmet veriyorlar. Kısacası, modern orduların emrinde olan askeri teçhizata erişimleri var ve geleneksel olarak devletler tarafından yürütülen bir dizi işlevin yerini alıyorlar.
Neoliberalizm altında devletin güvenlik işlevleri kademeli olarak özelleştirildikçe, paralı askerler, yeni bir kâr kaynağından faydalanmanın yanı sıra, gücün uygulanma şeklini baştan tasarladılar.
İnsan Haklarına Etkisi
Devletler, sadece uluslararası çatışmalar için değil, aynı zamanda ülke içindeki güçlerini sağlamlaştırmak de için özel güvenlik yüklenicilerine olan bağımlılıklarını artırdılar. Paralı askerler, kritik altyapı hamlelerini terörizm ve siber saldırılara karşı korumak, göç akışlarını yönetmek, cezaevleri ve gözaltı merkezleri işletmek ve devletlerin ve çok uluslu şirketlerin çıkarlarına ters hareket eden muhalif aktivistleri ‘etkisizleştirmek’ gibi polislik benzeri görevler de üstlenmeye başladılar ve yeni gelişen sektörlere yöneldiler.
Örneğin Fransa’daki son yaygın protestolar sırasında ‘Groupe DCI’ gibi şirketler hükümetin güvenlik güçlerine eğitim ve danışmanlık hizmetleri verdi. Groupe DCI, kullanılmasının kamuoyunda uyandırabileceği yüksek hassasiyete rağmen, ABD ve Bahreyn gibi çeşitli yerlerde de çevik kuvvet polisine destek veren birkaç şirketten birisi konumunda.
Aktivistler, paralı askerlerin yoluna çıktıklarında hedef haline geliyorlar
Paralı askerler, Kolombiya ve Meksika gibi ülkelerde ABD tarafından finanse edilen uluslararası “Uyuşturucuya Karşı Savaş” ta da etkili oldular. İnsan hakları ihlallerinden doğrudan ve dolaylı olarak sorumlu olan devlet güçlerine eğitim, bakım ve lojistik destek sağladılar. Ayrıca, kamu düzenini korumak gibi geleneksel olarak kamu güvenlik güçlerinin olan sorumlulukları daha fazla üstlenir hale geldiler. Güney Afrika’nın Cape Town kentinde, ‘Professional Protection Alternatives’ gibi paralı askerler polis güçleri rolünü üstleniyor, zengin mahallelerde devriye geziyor ve insanları kamusal alanlardan tahliye etmek için operasyonlar yürütüyorlar.
Hapishanelerin ve gözaltı merkezlerinin özelleştirilmesi, insan hakları üzerindeki olumsuz etkisi nedeniyle en sert muhalefeti tetikleyen gelişme oldu. Örneğin ABD’de, piyasaya hakim olan üç paralı asker şirketi – CoreCivic, Geo Group ve Management and Training Corporation (MTC) – yönettikleri cezaevlerinde, ıslahevlerinde ve çocukların ve göçmenlerin tutulduğu gözaltı merkezlerinde aşağılayıcı muamele, zorla çalıştırma, istismar, şiddet ve cinsel saldırı gibi iddilarla uzun zamandır suçlanıyorlar.
Siber Tehditler
Aktivistler paralı askerlerin önüne çıktıklarında kendilerini hedef haline getirme riski ile karşı karşıya kalıyorlar. İnsan hakları savunucularının özel güvenlik şirketleri tarafından gözetlendiğine ve hatta öldürüldüğüne dair çok sayıda rapor var; en bilinen vakalardan biri ise Honduras’ta Berta Cáceres’i öldürme planıydı. Ayrıca Brezilya ve Kolombiya’dan da birçok örnek mevcut. ABD menşeili The Intercept gazetesi, Energy Transfer Partners firması adına güvenlik şirketi TigerSwan’ın, Kuzey Dakota eyaletindeki petrol boru hattı projesine karşı çıkan ‘Standing Rock’ yerlilerine ve çevreci protesto hareketine sızarak yasa dışı istihbarat faaliyetleri yürüttüğünü ortaya çıkardı. TigerSwan tarafından hazırlanan raporlar yerel polis, FBI ve İç Güvenlik Bakanlığı tarafından kullanıldı.
Gerçekten de, 11 Eylül saldırılarından bu yana istihbaratın özelleştirilmesi arttı. ‘Spies for Hire: The Secret World of Intelligence Outsourcing’ kitabının yazarı Tim Shorrock, 2007’de ABD istihbarat bütçesinin %70’inin özel güvenlik şirketlerine verildiğini belirtiyor. Bir yıl sonra, Washington Post tarafından yapılan bir araştırma, 1931 özel şirketin ABD’de 10 bin farklı lokasyonda ulusal güvenlik, terörle mücadele ve istihbarat görevlerinde işbirliği yaptığını ortaya çıkardı.
Bu hizmetler, yeni teknolojilerin kullanımıyla gelişti ve artık siber alemden gelen tehditlere karşı konuşlandırmayı da içeriyor. Paralı askerler, yazılım teknolojisi ve donanım sistemlerini tedarik etmek ve bakımını yapmak; telefon aramalarına müdahale ederek, cep telefonlarını ve bilişim sistemlerini hackleyerek ulusal güvenlikle ilgili veri toplamak; ulusal güvenlikle ilgili verileri analiz etmek ve sistematik hale getirmek; askeri yüksek komuta için risk değerlendirme raporları hazırlamak; protestolar sırasında veya sınırların ötesindeki silahlı çatışmalarda keşif uçağı kullanmak; ve sosyal hareketlere sızma veya şüphelileri sorgulama gibi yasa dışı faaliyetleri içeren gizli operasyonlar yürütmek gibi çeşitli görevleri üstleniyorlar.
Bu nedenle siber casusluk, büyük hacker ordularını taşeronlaştıran ve şirketlerinde bilişim teknolojileri departmanları bulunduran özel paralı askerlerin sunduğu, önemli bir hizmet haline geldi. Hamilton Booz, RSB Group, G4S ve Control Risks, bu alanda önemli kurumsal aktörler olarak ortaya çıktılar.
Devletlerin istihbarat teşkilatlarının gözetim teknolojileri üreten özel şirketlerle sözleşme yapması yeni bir gelişme değil. Alışılmadık olan şey, istihbarat ve ulusal güvenlik çalışmaları için sözleşmeli personel alımının yapılıyor olması. 2019’da eski bir NSA (ABD Ulusal Güvenlik Ajansı) ajanı, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından kurulan ve içerisinde paralı siber askerlerin görevlendirildiği bir istihbarat birimi olan ‘Raven projesini’ ortaya çıkardı. Raven projesi, muhalifleri ve İngiliz gazeteci Rori Donaghy, Emirlik aktivisti Ahmed Mansoor ve Yemen’deki “Arap Baharı” protestolarının lideri Tawakkol Karman gibi Abu Dabi hükümetini eleştiren birçok insanı yıllarca izledi.
Uluslararası Regülasyon İhtiyacı
Paralı asker endüstrisinin dünya çapında büyümesine etkisi olan bir gerçeklik ise, endüstrinin çarpıcı derecede opak olması. Endüstrinin opak oluşu hem yurt içi hem de yurt dışı operasyonların kamu tarafından denetlenmesini zorlaştırıyor. Ayrıca devletler vatandaşlarının bir paralı askerin ölümüne normal bir askerin ölümüne olduğu gibi bir tepki vermeyeceğini biliyor ve dolayısıyla çatışma bölgelerindeki kayıpların siyasi etkisi azalıyor.
Bunun bir örneği, ABD’nin Şubat 2015’te Suriye’nin Deyrizor bölgesinde düzenlediği hava saldırısıydı. Saldırıda Rus paralı asker şirketi Wagner Group’un yüzlerce çalışanı öldürüldü. Bu saldırı Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana ABD ile Rusya arasındaki en ölümcül çatışma oldu. Yine de Rusya, olağan politikasını izleyerek Wagner ile herhangi bir bağlantısı olduğunu reddetti ve olay o zamandan beri büyük ölçüde unutuldu.
Boyutları ve kapsamları göz önüne alındığında, paralı askerler artık politikacılar tarafından dizginlenmeli ve medya, toplumsal hareketler ve halk tarafından eylemlerinden sorumlu tutulmalı. Atılacak önemli bir adım, özelleştirilmiş savaş ve güvenliğin etkili bir uluslararası regülasyona tabi tutulması olacaktır. Regülasyon yokluğu, paralı askerlere – ve buna bağlı olarak onları işe alan devletlere ve çok uluslu şirketlere – insan hakları ihlallerinden ceza almadan kurtulma fırsatı tanıyor. Öte yandan, paralı askerler çeşitli suçlardan mahkûm edilse bile, politikacılar bazen onları aklamak için devreye giriyorlar. Hatırlarsınız, Donald Trump 2020’nin Aralık adyında şimdi ‘Academi’ olarak bilinen paralı asker şirketi Blackwater’ın 2007’de Bağdat’ta sivilleri katlettikleri için hapis cezalarını çekmekte olan eski çalışanlarını affetmişti.
Mevcut düzenleme, Özel Güvenlik Hizmet Sağlayıcıları için Uluslararası Davranış Kuralları ve Rusya’nın henüz imzalamadığı 2008 Montrö Belgesi gibi zayıf ve bağlayıcı olmayan standartlara dayanıyor. Bu yasal boşluk, sivil ve siyasi hakların halihazırda kısıtlanmış olduğu kırılgan ülkelerdeki insan hakları savunucuları için özel bir tehdit oluşturuyor.
Neoliberalizmin paralı asker endüstrisini de doğuran ‘kamu yararı yerine kâr’ mantığı, devletleri vatandaşlarına ekonomik ve sosyal koruma sağlayamaz hale getirdiği için var olan durumu kötüleştirecek ve böylece özelleştirilmiş askeri çözümlerin gerekli görüldüğü koşulları yaratacak. Dolayısıyla insanlar, güvenliğin gizlice özelleştirilmesine son verilmesini talep etmeli. Aksi takdirde güvenliğimiz en yüksek teklifi verene satılacak.