Grup Toplantıları ve Siyasal İletişim – Furkan Şahin
Gelişen teknoloji ve yaygınlaşan sosyal medya ağları ile siyasal iletişim, bireylerin oylarını kazanmak amacıyla yapılan halkla ilişkiler, reklam, propaganda gibi rıza üretmeye [YC1] yönelik yöntemlerin kullanılması biçimiyle karşımıza çıkmaktadır. TBMM’de partilerin gerçekleştirmiş olduğu grup toplantıları da bu siyasal iletişim örneklerinden birisidir.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup toplantılarını yerinde takip ettiğimizde karşımıza çıkan şey, CHP Grup Toplantı Salonu’nda, genelde 50 yaş üstü bireylerin bu toplantıyı yerinde izlemeleri ve takip etmeleri oluyordu. Haliyle böyle bir yaş ortalaması ile salonda ne heyecan ne de coşku bulunuyordu. 10 senedir grup toplantıları hınca hınç dolu olmasına rağmen, yaş ortalaması hep aynıydı. Cumhuriyet Halk Partisi, yirmi senedir iktidara ilk kez bu kadar yakınken heyecanın olmamasının nedeni neydi? Adayın henüz belli olmaması, iktidara gelindiğinde hayata geçirilecek politikaların henüz halkla paylaşılmamış olması, on senedir grup toplantılarında aynı şeylerin konuşulması ve sonuç alınamaması bunlardan sadece birkaçıydı. Kılıçdaroğlu, genelde AKP ve MHP’ye seslenerek soru sormaya ve yanıt almaya çalıştı ama yanıt alacağı kimse yoktu. Siyasal iletişim faaliyetinin amacı ise karşıdaki insanı demokratik yollarla manipüle etmek, oy verme davranışları üzerinde etki sağlamak amacıyla yürütülen bir süreci açıklamaktır. Kılıçdaroğlu, bu grup toplantısında MHP Lideri Devlet Bahçeli’ye; ‘’500 bin dolara vatandaşlığı satıyorsun ya. Hani siz milliyetçiydiniz, hani siz vatanseverdiniz?’’ sorularını yönelterek ülkücüleri ‘manipüle etme’ yoluna gitti. Tabii ki bu, demokratik yolları araçsallaştıran bir manipüle etme yöntemiydi. Kılıçdaroğlu, bu hamlesiyle, Cumhur İttifakı cephesinde bir çatlak oluşturma ve ülkücü-sağ kökenli seçmenden [YC2] oy devşirme peşindeydi. Bahçeli’nin sabıkalı koalisyon geçmişine bakınca, bu durum, olağandışı değildi. Ancak, “en çok ben ülkücüyüm” yarışı MHP’den oy çekmeye yeterli olmuyordu. MHP’liler, sokağın da söylediği gibi, siyaseti “HDP ile beraberler mi, değiller mi” sorusuna indirgiyordu. Kısacası, seçmenin oy verme davranışı böyle şekillenmiyordu.
Fakat, yine de siyasal iletişim açısından daha geniş kesimlere seslenilebilirdi. Örneğin, ailesinin zorla bir tarikat yurduna gönderdiği, tarikat yurdunda baskılar sonucu intihar eden Enes Kara üzerinden, devlet yurtlarının yetersizliğine değinilebilir ve de iktidara gelince ilk işlerden birinin TOKİ tarafından inşa edilecek olan ‘Cumhuriyet Yurtları Projesi’ olacağı halka anlatılabilirdi. Bu proje ve kapsamla sadece ülkücüler değil, bütün bir halk hedef alınabilirdi. Aileleri; onları, kendilerinin istemediği bir şeye zorlasa bile sosyal devlet ilkesinin gerekliliği sosyal demokrat bir parti tarafından dile getirilebilirdi. Çünkü, neredeyse herkes, öyle ya da böyle üniversite okuması için çocuklarını başka bir şehre gönderiyordu. Burada, çocuklarımızın evinin çatısını ise devlet inşa etmeliydi. Çünkü, cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesiydi. Anlatılan bizim hikayemiz de olabilirdi. Nuri Bilge Ceylan’ın Ahlat Ağacı filminde ana karakter Sinan’ın babasına olan öfkesinin, kininin nedenlerinden biri de babasının yurt parası vermemek için kendisini tarikat yurduna göndermesiydi. Bu olay, aslında bir Türkiye hikayesiydi. Burada, bu hikâyeyi vatandaşın lehine dönüştürecek güç ise politika yapıcılardaydı.
2023’te toplamda 62 milyon 411 bin 753 seçmen oy kullanacak. Z kuşağının nüfusu 38 milyon 132 bin 848. Bu kuşakta 5 milyon 940 bin 916 seçmen bulunmakta. MHP ise son genel seçimlerde %11.1’lik oy oranıyla 5 milyon 565 bin oy almıştı. Burada bir tercih yapılması gerekiyor. Ülkülerine ve partilerine sıkı sıkıya bağlı az sayıdaki MHP’liler mi, yoksa henüz oy verme davranışları olgunlaşmamış olan Z Kuşağı mı? İlk kez oy kullanacak olan Z Kuşağı’nı çantada keklik görmemek ve de oy kullanacak olan bu genç kesimde bir heyecan yaratmak CHP’nin görevi. Zaten, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Twitter hesabında “Gençlerin Demokrat Amcası” ibaresi biyografi kısmında yazmaktadır. Siyasal iletişimin bunun üzerine kurgulanmasına ise TBMM Grup Konuşmaları ile başlanabilir. Çünkü, grup toplantılarında on senedir aynı şeylerin konuşulması partinin oyunu arttırmamıştır. Politika yapım süreci; gençlerle yürütülmeli ve de hedef kitle gençler olmalıdır.
TBMM’de yapılan grup toplantıları siyasi partiler açısından son derece önemlidir. Bu toplantılar, halkın oy verme davranışını etkilemektedir ve de önemli bir propaganda aracıdır. Haftanın bir günü yapılan bu toplantıların herkes tarafından izlenmesi ve bir heyecan yaratması isteniyorsa iktidara soru yöneltmekten ziyade, halka yönelik projeler açıklanmalı (Merkez Türkiye Projesi gibi büyük, kapsamlı projeler ve finansmanın nereden sağlanacağı) ve Saray’ın halktan kopuk olduğu vurgulanarak parti ayrımı yapılmaksızın gençlerin sorunlarına değinilmelidir.
Furkan Şahin