Semt Pazarlarında Halkın Gözlerinde Işıltı Var Mı? – Furkan Şahin
Pazar yerleri ekonominin temel taşı ve nakit döngüsünün bir parçası olmasının yanı sıra, yüzyıllar boyu süregelen bir kültür ve bir sosyolojik etkileşim alanı. Pazarlar, kurulduğu şehrin aynası olduğu gibi, bulunduğu ülkenin de aynası olabilmekte. Ankara’nın meşhur semti Ayrancı’da, Cumartesi günleri kurulan semt pazarı da Türkiye’nin güncel sorunları ve geleceğiyle ilgili bizlere ayna tutuyor. Türkiye’nin güncel sorunları ise herkesin malumu olan halkın mutfağındaki yangın, bu yangına neden olansa enflasyon, faiz ve döviz kuru sarmalı.
Ayrancı Semt Pazarı’nda, normal elmaların kilosu 7 liradan satılırken, çürük elmaların kilosu 3.5 TL’den satılıyor ve halk buna daha çok rağbet gösteriyordu. Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin söylemiş olduğu ‘’Ekonomi gözlerdeki ışıltıdır.’’ tezini ise Türkiye’nin aynası olan Ayrancı Semt Pazarı çürütüyordu. İnsanlarla göz göze geldiğimizde, gözlerinde parıldayan bir ışıltı değil; hayattan bezmişlik, yorgunluk ve geçim kaygısı dikkat çekiyordu. Buraya gelen insanların çoğunluğu genelde 50 yaş üstü insanlar olmalarına rağmen, gelecek için endişe duyuyorlardı. Çünkü çocuklarına güzel bir gelecek bırakmak artık hayattaki tek gayeleriydi. Ayrancı Semt Pazarı’na gelen 50 yaş üstü insanların tek bir gündemi vardı: siyaset. Türkiye’de her yolun siyasete çıkması gibi burada da her yol siyasete çıkıyordu. Pazara gelen insanlar aralarında siyaset konuşuyordu. Pazarcılar, telefonlarından sosyal medya aracılığıyla siyaseti takip ediyorlardı. Çürük elmanın, çürük soğanın rağbet gördüğü bir pazarda tabii ki de siyaset konuşulacaktı.
Bu pazarda, İngilizce konuşulurken bile gündeme siyaset geliyordu. Bir pazarcıya sorulan ‘’How much?’’ sorusu üzerine, pazarcının; ‘’Twenty liras’’, cevabı ve hemen üstüne, ‘’Cumhurbaşkanından daha iyi İngilizce biliyorum.’’ demesi bile her şeyi özetliyordu. Bu pazarcının ismini veremeyeceğim çünkü Türk Ceza Kanunu’nun 299. Maddesi uyarınca ‘cumhurbaşkanına hakaretten’ hakkında dava açılabilir. Bu espriye o gün pazarda gülebilecek olan kişi sayısı azdı. Zira son zamlardan ve ekonomik nedenlerden ötürü, Ayrancı Semt Pazarı eski günlerdeki gibi kalabalık değildi. Pazara gelen insanlar ise geç saatlere doğru pazara geliyorlardı; çünkü meyve-sebze fiyatları o saatlerde daha ucuz oluyordu veya pazarcılar, durumu olmayanlara elinde kalan ürünleri bedavaya veriyordu. Bu olay, Ankara’nın diğer semtlerine göre varlıklı insanların yaşadığı Ayrancı’da yaşanıyordu. Diğer semtleri ise siz düşünün! Yoksulluk, bir canlı gibi dolaşıyordu Ayrancı’da. Saray’ın asla görmediği, halkın ise benimsediği yoksulluktu Ayrancı Semt Pazarı’nda canlı canlı gezen.
Enflasyon, faiz ve döviz sarmalında kaybolan halkımızı pazarlarda görmekteyiz. AKP iktidarı; insanların ‘gözlerindeki ışıltı‘ yı, yaşama sevincini, hatta geleceğe umutla bakma ihtimalini dahi çalmış durumda. İnsanların sosyalleşme ihtiyacını bile ekonomiyi yerle bir ederek bitiren, halkı; sanattan, eğlenceden, kültürden mahrum bırakarak siyasete hapseden iktidarı ve onun yarattığı yoksulluğun izlerini Ayrancı Semt Pazarı’nda gördük. Çünkü pazarlar, Türkiye’nin aynasıydı. Türkiye mutluysa, pazarlar mutlu; Türkiye mutsuzsa, pazarlar da mutsuzdu. Sokrates’e göre; devlet, vatandaşının mutluluğundan da sorumluydu. Fakat AKP iktidarı için mevzubahis kendi vatandaşının mutluluğu değil, kendi yandaşının karın tokluğuydu.
Furkan Şahin