Putin ve Anti-Bolşevik Fantezileri Yıkımını Getirebilir- Çeviri: Kemal Büyükyüksel
Vladimir Putin, Ukrayna’yı işgalini başlatmadan önce, şu anda saldırdığı ülkenin Bolşevik eseri olduğunu iddia etti. Mitolojik tarih vizyonu, Çarlık emperyalizminin en karanlık yanlarından besleniyor.
Mario Kessler’in Jacobin’de yayımlanan yazısının Türkçe çevirisidir. İzinle İVME Hareketi tarafından yayınlanmıştır.
Vladimir Putin’in 21 Şubat’taki konuşması, en talihsiz nedenlerle tarihe geçecek. Kendi kendine Donetsk ve Luhansk Halk Cumhuriyetleri’nin tanındığını ilan ederken, konuşması ayrıca Perşembe günü takip eden Rusya’nın Ukrayna’yı kapsamlı bir şekilde işgaline bir zemin sağladı. Putin konuşmasında her türlü milliyetçi, Büyük Rus hıncını dile getirdi. Burada sadece önemli bir hususa odaklanacağız: Ukrayna’nın ortaya çıkışına ilişkin tarihsel konu ve bu konunun olası sonuçları.
Putin’e göre, Ukrayna “bizim için” (Rus halkı adına konuştuğunu iddia etti), “sadece komşu bir ülke” değil, “kendi tarihimizin, kültürümüzün ve manevi alanımızın ayrılmaz bir parçasıydı. Bunlar bizim dostlarımız, akrabalarımız; sadece meslektaşlarımız, arkadaşlarımız ve eski çalışma arkadaşlarımız değil, aynı zamanda akrabalarımız ve yakın aile üyelerimiz de.” Bununla birlikte, modern Ukrayna tamamen Putin’in “Ekim Darbesi” dediği “1917 Bolşevik Devrimi’nden sonra” Bolşevik, Komünist Rusya tarafından yaratılmıştı. Putin, Vladimir Lenin’in en zayıf olduğu zamanda “ülke içindeki milliyetçilerin tüm taleplerini, tüm isteklerini yerine getirdiğini” söyledi.
Ancak, “Rusya ve halklarının tarihsel kaderi açısından, devlet kurmanın Leninist ilkeleri yalnızca bir hata değil, aynı zamanda bir hatadan çok daha kötüydü” dedi. Putin burada, Bolşeviklerin Rus İmparatorluğu’nun ulusları için ilan ettikleri, ayrılma hakkı da dahil olmak üzere, kendi kaderini tayin etme hakkından bahsediyordu. SSCB’nin çöküşüyle Putin, Ukrayna hükümetlerinin “devletlerini bizi birleştiren her şeyin inkârı üzerine kurmaya başladıklarını, Ukrayna’da yaşayan milyonlarca insanın, tüm nesillerin bilincini ve tarihsel hafızasını çarpıtmaya çalıştıklarını” söyledi. Ancak daha da ileri giderek Ukrayna’nın esasen istikrarlı bir gerçek devlet olma geleneğine sahip olmadığını da iddia etti. Dahası, 2014’ten beri Ukrayna’nın Batı’nın siyasi ve ekonomik himayesi altında olduğunu ve “kukla bir rejimle bir koloni seviyesine indirildiğini” söyledi. Sürekli olarak, Ukrayna’nın Rusya’dan keyfi olarak ayrılmış geleneksiz bir varlık olduğunu iddia etti. Ama gerçek farklıydı ve farklı olmaya devam ediyor.
Kendi Kaderini Tayin
Yüzyıllar boyunca Ukrayna’nın çeşitli devletlere ait olduğu doğrudur: Polonya-Litvanya Krallığı’na, Rus İmparatorluğu’na, kısmen Habsburg monarşisine, Sovyetler Birliği’ne ve 1939’a kadar batı yarısında da Polonya Cumhuriyeti’ne. 1945’te, daha önce Çekoslovak Karpat-Ukrayna’nın eklenmesiyle, ülke ilk kez tamamen Sovyetler Birliği’ne ait oldu.
Ancak, zaten Mart 1917’de, tarihçi Mykhailo Hrushevsky’nin cumhurbaşkanı olduğu bir Ukrayna cumhuriyeti kuruldu. Rada (parlamento) federal bir Rusya içinde özerkliğini talep etti. Ekim Devrimi’nin ardından, Rada Ukrayna’yı bir halk cumhuriyeti ilan etti ve seçimlerde Bolşevik olmayan partiler çoğunluğu aldı. 1917’nin sonu ve 1918’in başlarındaki iki Bolşevik ayaklanması, Kiev’in alınmasıyla sona erdi, ancak Alman ve Avusturya orduları tarafından desteklenen Halk Cumhuriyeti birlikleri, 1918 Mart’ında şehri yeniden ele geçirdi. Bu arada Halk Cumhuriyeti, İttifak Güçleri’yle 9 Şubat’ta Almanya ve Avusturya-Macaristan’a tahıl tedarikini sağlayan ile Brest “Ekmek Barışı”nı gerçekleştirdi. Bolşevik Rusya, Brest-Litovsk Anlaşması sonrası bu barışın sonuçlarını – ve Ukrayna’nın kaybını – kabullenmek zorunda kaldı.
Nisan 1918’de, Merkezi Güçler Rada’yı feshetti ve General Pavlo Skoropadsky’yi devlet başkanı olarak atadı. Bu iktidar Aralık ayında devrildi ve Bolşevik olmayan Halk Cumhuriyeti restore edildi. Bolşevikler bununla uzlaşamadılar: İttifak Devletlerinin çöküşünden sonra askeri bir saldırı başlattılar ve Ocak 1919’da Kiev’i ve 1920 başlarında tüm doğu Ukrayna’yı ele geçirdiler. Savaşa, — Auschwitz’den önceki en büyük imha dalgası — Bolşevik karşıtı güçlerin açık ara ana suçlu olduğu (Bolşevik pogromistler, Halk Komiseri Leon Troçki’nin emriyle vuruldu) Yahudi karşıtı katliamlar damga vurdu. Batı Ukrayna da 1918’de Doğu Cumhuriyeti’ne katılmak için kendisini bir halk cumhuriyeti ilan etti. Ancak Polonya devletinin Eylül 1939’da Almanya ile SSCB arasında bölünmesine kadar Polonya tarafından işgal edildi.
Bu devlet olma sürecinin kısa dönemi, bağımsızlık için çabalayan modern bir Ukrayna ulusal bilincinin on dokuzuncu yüzyılda zaten var olduğu gerçeğini -Putin’in tamamen göz ardı ettiği bir gerçeği – gizlememelidir. Bazı Ruslar tarafından köylü lehçesi olarak değersizleştirilen Ukraynaca, Ivan Kotlyarevsky ve daha sonra Taras Shevchenko gibi yazarlar aracılığıyla edebi bir dil haline geldi. Bu süreç, Mykola Kostomarov ve Volodymyr Antonovich gibi tarihçiler tarafından, ancak özellikle Antonovich’in öğrencisi Hrushevsky tarafından geliştirildi. Birçok çalışmada, Antonovich, güçlü temas noktalarına rağmen başarıları otomatik olarak Rus kültürünün bir parçası olmayan Ukrayna halkının bağımsız kültürünü inceledi. Hrushevsky, Sovyetler Birliği’nde “burjuva” bir tarihçi olarak görülse de (1934’te Kiev’de öldü), araştırmalarına devam edebildi.
Tarihçiler Omeljan Pritsak ve Ivan Rudnytsky, Harvard’da ve Kanada’nın Edmonton kentindeki Alberta Üniversitesi’nde Ukrayna tarihi ve kültürü üzerine dünyaca ünlü araştırma kurumları kurdular. 1991’den beri bu kurumlar, Stalinist tarihsel imajın kalıntılarını ortadan kaldırmak için Ukraynalı meslektaşlarıyla iş birliği içinde çalışıyor. Vladimir Putin ve destekçilerinin hedeflerinden biri, aynı imajı (ancak sözde komünist badana olmadan) restore etmek.
Komünizm’den Arındırma
“Komünistleşmekten kurtulmak mı istiyorsunuz?” Putin Ukrayna’daki Lenin anıtlarının yıkılmasına atıfta bulunarak bunu sordu. “Pekâlâ, bundan çok memnunuz. Ama dedikleri gibi, yarı yolda durmamalıyız. Gerçek komünizmden kurtulmanın Ukrayna için ne anlama geldiğini size göstermeye hazırız.” Lenin’in enternasyonalizmi ve Putin’in Büyük Rus şovenizmi gerçekten de bağdaşamaz.
Bütün bunlar, özellikle sosyalistlere, Kremlin’i yöneten adamın en büyük düşmanları olduğunu göstermelidir. Bu, Batı’nın tüm temel hatalarından bağımsız olarak doğrudur. Putin hükümeti, Joseph Stalin’in 1917 Bolşevik enternasyonalizminden kopuştan sonra yeniden başlattığı çarlık Rusya’sının emperyal arzularını üstlenerek mevcut savaşın tüm sorumluluğunu üzerinde taşıyor.
Putin kendisini “soykırım” tehdidi altında olduğunu iddia ettiği tüm Rus azınlıkların koruyucu azizi olarak sunuyor. Bu tarihi yalanın başka sonuçları olabilir, çünkü Rus azınlıklar Baltık Devletlerinde de yaşıyor. NATO üyeliği, (yeniden seçilen) bir Donald Trump’ın, Putin’e rahatlık sunacak sinyaller gönderdiği durumda bile, Rusya’yı işgal etmekten caydıracak mı? Bu kulağa olasılık dışı gelse de şu anda ortaya çıkan şey, sadece haftalar önce pek olası görünmüyordu.
Daha da önemlisi, Rusya’nın mevcut savaşını sekteye uğratacak ve gelecekteki askeri yığınağa karşı çıkacak geniş bir uluslararası barış hareketinin gerekliliğidir. Rusya’da savaşı protesto etmeye cüret eden herkes, şu anda olanakları ne kadar küçük olursa olsun, mümkün olan en büyük desteği hak ediyor.