CHP Örgütlerine İlerici Siyaset İçin Çağrı: Şimdi Değilse Ne Zaman?- Ozan Şahin
Bu çağrı Türkiye’yi ikinci yüzyılında yeniden inşa etmek, ülkenin ekonomik, politik ve sosyal oligarklarına karşı mücadele etmek isteyen CHP Örgütü ve CHP seçmeninedir…
Türkiye geçtiğimiz 20 yıllık AKP iktidarında; sosyal, siyasi, ekonomik alanlarda tarihsel yıkım çabasının her geçen gün yeni bir zirvesini yaşamaktadır. AKP’nin geçmişimizin tarihsel bir sonucu, gelecek günlerimizin de aynı bağlamda sebebi olacağını vurgulamamızın önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye toplumu, özellikle 2017’den bu yana tıpkı bizden önceki zamanlarda, bizden başka ülkelerin de yaşadığı gibi bir güvenlik sorunu ile karşı karşıya.
Şimdi bu bir asırlık filmimizi başa sarmalı, iyi analiz etmeli ve bu analizle atacağımız adımları, alacağımız kararları ve ideolojik tutumumuzu da iyi belirlemeliyiz. Hepimizin hikayesinin başladığı Kurtuluş Savaşı süreci; gerek meclis gerekse de İstanbul Hükümeti ile gerçekleştirilen mücadele ile sadece bağımsızlık için mücadele edilen bir dönem olarak değerlendirilmemelidir. Türkiye Cumhuriyeti, o dönem deneyimlenmiş siyasi ve sosyal pratiklerle İstanbul çevresinde toplanmış gücün Anadolu’ya yeniden dağıtılma mücadelesinin gerekliliğini kurucu değerlerinde taşımaktadır. Zaten ister meclisimizin açıldığı 1920’den, ister Cumhuriyetimizin ilan edildiği 1923’ten başlayarak bu alanda yapacağınız her okuma sizi bu değerlerin geriletilmesi, korunması veya ileriye taşınması için verilen çabayı gösterecektir.
Türkiye Demokrasi’sinin ilan edildiği günden bugüne bir çok sıkıntı yaşadığı doğrudur. Bu sıkıntıların çoğu anayasal demokrasinin çoğu zaman askeri olmak üzere sivil rejimler tarafından da sekteye uğratılması sonucu yaşanmıştır. Kanlı ve baskıcı bu dönemle hesaplaşılmaması hepimizi bugün bir güvenlik sorunu/tehdidi ile karşı karşıya bırakmıştır.
Ülkenin ana muhalefet partisinin hem yerel ve ulusal temsilcileri hem de seçme kitlesini bu sorunla hesaplaşmadan bağımsız, bu sorunla hesaplaşırken pasif bir şekilde düşünmek ise doğru değildir. CHP bugün, artık yüz yıllık bir geçmişe sahip mücadele tarihini de göz önünde bulundurarak, kurucu iddialarını sahiplenmeli, onları güncellemeli ve uygulamaya koymak için temsilci adayları ile halkı mobilize etmelidir.
Türkiye’de bugün milli servetin %67’lik büyük bir oranı ülkenin sadece %10’una aittir. Bu uçurumun varlığı ile bizzat iktidar eliyle Türkiye’deki neredeyse bütün iş kollarının sahipliği milli servetin çoğuna kontrol eden azınlığa devredilmiştir. Bu durum hem siyasi hem sosyal karar alma süreçlerini belirli aktörler aracılığı ile sürekli sabote etmektedir. Türkiye’nin bugün karşı karşıya kaldığı konut krizinden; yurtlar, yemekhane, bilimsel eğitim, eğitim kalitesi gibi çok farklı sorunlara sahip eğitim krizine; eğitim krizinden pandemi dönemi ile daha belirgin hale gelen sağlık sistemi sorunlarına, oradan da tarım, uluslararası ilişkiler, göçmen /mülteci sorunlarına kadar onlarca sıkıntının çözülmemesi ekonomik gücü elinde bulunduranların siyasi karar alıcıları kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmesidir. Bu yönlendirme çabası da büyük fonlarla manipüle edilen sosyal kanaat önderleri ile desteklenmektedir.
İşte bu halkın geri kalanı için bir güvenlik sorunudur. Böyle bir durumda da ne toplumsal barıştan, ne demokrasiden, ne sürdürülebilirlikten ne de başka bir şeyden bahsedebiliriz. Sorunlarımızı konuşmak ve onların sebeplerine karşı radikal önlemler almanın gerekliliğini görüyorsak da bunun için sivil bir inisiyatifle kurumsal siyaseti, kurumsal muhalefeti yeniden yapılandırmaktan kaçınmamalıyız. Burada yapılandırma derken de kastettiğim ne neoliberal bir fetişizm ne de entelektüel kaygılardan oluşan bir kibir arayışı aslında. Kurucu iddiaları yeniden gündeme getirerek, onların özünü anlayarak her bir bireyi; hem ulusal hem uluslararası aktörlere, hem devletin hem sermayenin tiranlığına, hem sosyal hem ekonomik hem de politik tiranlara karşı korumak, onlara bu güvenlik alanını sağlamak zorundayız. Bu zorunluluğu bence her ilerici iddiaya sahip siyasi okur-yazar dile getirmelidir.
Türkiye’nin sorunlarının tamamı, daha önce de belirttiğim gibi ekonomik ve siyasi gücün yeniden dağıtımı sağlanmadan çözülemeyecek. Kurucu bir parti olan CHP de bu mücadeleyi başlatmak, devam ettirmek ve başarmak için var olmalıdır. CHP çoğunluğun sesi olmak için var olmak zorundadır, bunun için gereken değişimin tabandan tavana ilerici bir örgütlenme gerektirdiğinin farkında olmalıdır.
CHP’nin siyasi iddiası -doğru bir iletişim metodu ile- herkes için var olan bir ülke yaratmaktır. Bizim işimiz tabii ki bu olmalıdır. Ben bugün oy kullanmayan, kararsız kalan ve yıllardır süren siyasi tercihini değiştirmekten çekinen, muhafazakarlaşan milyonların sebebini de bu yozlaşmışlık olduğunu düşünüyorum.
Bizim üzerimize düşen ise adil yarış imkanına sahip önseçimler yapması için partiyi zorlamak, bu ön seçimler yapıldığında ya ilerici adayları desteklemek ya da ilerici bir profille bu temsiliyet iddiasına talip olmak ve bu radikal değişimleri gerçekleştirmektir.
Bu değişiklikler ya yapılacaktır ya yapıl(a)mayacaktır. Ortası olduğuna inanmıyorum. CHP gerçekten iktidar olacaksa bu iktidardaki başarısı yazının tamamında bahsettiğim oligarklarla bir orta yol bulmaktan değil, en başından beri en aza sahip olanlara ne ölçüde adaleti sağlayabildiği ile ölçülecek.