GündemPolitika

Siyaset Bilimine Göre “Millet İttifakı” Adayı Kim Olmalı? -Furkan Şahin

Siyaset bilimcilere göre oy verme davranışı üç başlıkta inceleniyor. Bunlar; sosyolojik, psikolojik ve rasyonel. Türkiye’deki insanların, 2023’teki seçimlerde Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısında kimi aday olarak görmek istediğine bakmak için oy verme davranışını değerlendirmek gerekiyor.

2023 seçimlerine az bir zaman kalırken, “Millet İttifakı” nın adayının kim olacağı hala belirsizliğini koruyor. Masada üç isim var gibi görünüyor: Ekrem İmamoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu ve Mansur Yavaş. Bu üç isimle ilgili gerek anketler gerek halk tarafından kimin aday olması gerektiğine dair farklı farklı isimler telaffuz ediliyor. Üç adayın savunucularının argümanlarında oy verme davranışına dair farklı yaklaşımların izlerini görüyoruz.

Halkın, bu adaylardan kimi daha çok istediğini, kime daha fazla oy vermeye yatkınlığı olduğunu, “oy verme davranışı” ile açıklayabiliriz. Siyaset bilimcilere göre oy verme davranışı üç başlıkta inceleniyor. Bunlar; sosyolojik, psikolojik ve rasyonel. Türkiye’deki insanların, 2023’teki seçimlerde Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısında kimi aday olarak görmek istediğine bakmak için oy verme davranışını değerlendirmek gerekiyor.

Sosyolojik yaklaşım

Sosyolojik yaklaşımlarda, kişilerin tutum ve değer sistemleri oy verme davranışında önemli değildir. Bu yaklaşımda daha çok din, yaşanılan yer, sosyo-ekonomik statü, mensup olunan grup vb. önem arz etmektedir.

Bu yaklaşımda; “Niçin bu insanın seçilmesini istiyorsun” sorusunun cevabı, grup normlarına ters düşmemektir. Milli Nizam, Milli Selamet, Refah Partisi, Fazilet Partisi ve Saadet Partisi geleneğinden gelen “Milli Görüş” hareketinin muhafazakar ve dindar seçmenin oyunu alması bu yaklaşımın bir örneğidir.

“Kemal Kılıçdaroğlu kazanamaz” diyenler sosyolojik yaklaşımı ifade etmektedir. Kılıçdaroğlu’nun Alevi olduğu ifade edilerek, “Türkiye toplumu Alevi birini cumhurbaşkanı yapmaz” denilmektedir. Halbuki daha önce Recep Tayyip Erdoğan’a karşı seçimleri kaybeden Ekmeleddin İhsanoğlu ve Muharrem İnce’nin Sünni olduğu, Deniz Baykal’ın Sünni bir Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri olmasına rağmen CHP’nin oylarının %20’yi aşamadığı hafızalardan çabuk silinmiştir.

Yine bu yaklaşımda, sağ kökenlilerin Recep Tayyip Erdoğan’ın kaybetmeye daha yakın olduğunun farkına vararak Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) geçmişi olan ve her fırsatta ülkücü olduğunu belirten, sevinçlerini bile “bozkurt işareti” ile yapan Mansur Yavaş’ı istemesi, “bizden biri seçilsin” mantığını taşımaktadır.

Psikolojik Yaklaşım

Bireyin davranışını psikolojik açıdan inceleyen siyaset bilimciler, bu modeli “partiyle özdeşleşme modeli” olarak açıklamaktadır. Bu modelde, seçmenin partiye ve genel başkanına duyduğu sevgi çok önemlidir. Bu yaklaşımı, bir futbol takımını tutma ve ona bağlanmaya benzetebiliriz.

Türkiye’deki seçmenlerde, bir siyasal partiyle özdeşleşme modeli yaygındır. Bu olay genelde, CHP’de karşımıza çıkmaktadır. CHP seçmeni, kendini “demokratik sol”, “sol”, “sosyal demokrat” olarak tanımlayan partilere bile genelde oy vermemektedir. Bu yaklaşıma örnek olarak, Muharrem İnce’nin, 2 Eylül 2022 tarihinde katıldığı YouTube programındaki CHP’li bir izleyicinin Muharrem İnce’ye söylediği sözler örnek olarak verilebilir: “Biz Cumhuriyet Halk Partili değiliz Sayın İnce. Biz Cumhuriyet Halk Partisi’nin kendisiyiz. Biz sokağa çıktığımız zaman partililer geldi demezler. Parti geldi derler. Ben evimi terk edip de başka yere nasıl giderim ya”

Yukarıdaki örnekler ve tanımlamalardan yola çıkarsak CHP seçmeninin ve üst yönetiminin, Kemal Kılıçdaroğlu’nu aday olarak görmek istemesi anlaşılabilir. Bunun yanında MHP geçmişi olan Mansur Yavaş’ın anketlerde öne çıkmasına rağmen, bu yaklaşımda CHP seçmeni karşısında şansının az olduğu yorumu yapılabilir. Ekrem İmamoğlu’nun ise, CHP geçmişi olmasına rağmen, siyasetin kalbi olan Ankara’da bulunmaması, örgütlere, belediye başkanı olması nedeniyle hakim olmaması ve ara sıra yaptığı çıkışlar İmamoğlu’nu biraz daha geri plana itmektedir.

Rasyonel Tercih Yaklaşımı

Rasyonel tercih yaklaşımında ise kişinin amaç ve istekleri önemlidir. Bu tercih yaklaşımında seçmenler daha çok, ülkeye kimin daha iyi hizmet edeceğine, çocuklarının geleceğini hangi siyasi liderin güvence altına alacağına, ülkedeki barışı, refahı ve huzuru kimin daha iyi sağlayacağına bakmaktadır.

Bu yaklaşımı daha çok, 2023 seçimlerinde yaklaşık 7 milyon oy potansiyeline sahip olan “Z Kuşağı”nın benimseyeceği öngörülebilir. Z Kuşağı, AKP dönemini canlı canlı yeni görmeye başlarken, alım güçlerinin yurt dışındaki akranlarına göre çok çok az olduğunu ve iyi bir hayat yaşamadıklarını görebilmektedir. “Z Kuşağı” nın daha çok “tüketmesi” için doların, enflasyonun düşmesine ve özgürlüklerin sağlanmasına ihtiyacı vardır.

Bu yaklaşımda seçmen, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın yaptığı icraatları göz önünde bulundururken, bu isimlerin seçilmesinde önemli rol oynayan Kemal Kılıçdaroğlu’nu görmeyecek, yapılan icraatları kimin yaptığına bakacaktır. Bu yaklaşımda seçmen, hükümet ve belediyelerin geçmişteki icraatlarına ve bunlardan hangi ölçüde yararlandığına bakacaktır. Rasyonel tercih yaklaşımında seçmen, vaatlere ve kafiyeli sözlere bakmamakta, direkt olarak sonuçla ilgilenmektedir.

Bundan 5-6 ay öncesine kadar Kemal Kılıçdaroğlu, anketlerde, aday olmayacağını açıklayan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in bile gerisinde kalıyordu. Kılıçdaroğlu son 5-6 ay içinde sadece siyasal söylemleriyle değil iktidara attırdığı somut siyasi çözüm hamleleri ile de diğer adaylardan bir adım daha öne çıktı. Asgari ücretin arttırılması, emeklilere bayramda ikramiye ödenmesi, elektrik faturalarında TRT payının kaldırılması, KYK borçlarının faizinin silinmesi gibi iktidarın attığı tüm adımlar Kılıçdaroğlu’nun çıkışlarının ardından geldi. Anketlerde, rasyonel tercih yaklaşımının bir yansımasını gördük. Çünkü Kılıçdaroğlu, çözümler sunarak iktidara politika yaptırıyor ve seçmen bunu görüyordu. Ve böylelikle, Kılıçdaroğlu 5-6 ay öncesine kadar adaylardan en geride olan isim konumundayken, Erdoğan karşısında en güçlü siyasi adaylardan biri konumuna geldi.

Kılıçdaroğlu’nun bunu sağlamasında, “rasyonel tercih”in etkili olduğunu görmekteyiz. Türkiye’nin ortak geleceğine ilişkin somut politikalar önerdiği, birlikte yaşama iradesi ortaya koyduğu ve ortak bir geleceği birlikte kurma konusundaki samimiyeti ile Kılıçdaroğlu, diğer adaylardan sıyrılmıştır. Kılıçdaroğlu, bu yaptıklarıyla, “rasyonel tercih yaklaşımı” nın ilk paragrafındaki, “…seçmenler daha çok, ülkeye kimin daha iyi hizmet edeceğine, çocuklarının geleceğini hangi siyasi liderin güvence altına alacağına, ülkedeki barışı, refahı ve huzuru kimin daha iyi sağlayacağına bakmaktadır” tanımını sağlamaya başlamıştır. Ancak bu politikalara devam edilmelidir ve CHP’nin, 2015 yılındaki vaatlerinden biri olan “Merkez Türkiye Projesi” gibi büyük ve somut projeler halka gerek sahada gerek dijital mecralarda anlatılmalıdır. (CHP’nin “Merkez Türkiye Projesi”, YouTube’da yaklaşık 3 milyon izlenmiştir.)

TL/dolar paritesinin 20 seviyesine yaklaştığı, TÜİK enflasyonun yüzde 80’lere, ENAG enflasyonun ise yüzde 180’lere dayandığı, Türkiye vatandaşlarına vize verilmediği, ifade özgürlüğünün cumhurbaşkanına “A” denildiğinde hakaret, “B” denildiğinde tutuklama/ev hapsi olduğu bir Türkiye’de, seçmenlerin oy vermeye giderken “rasyonel” davranacağı ise su götürmez bir gerçek olarak seçimlerde karşımıza çıkacaktır.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu