GündemPolitikaYerel Yönetimler

İstanbul’a Bizans’ı Yeniden Katmak – Onuralp Çakır

Binlerce yıllık İstanbul bize tüm mirasını sunarken, bu mirasın bize kalanlarını ideolojik sebeplerle yok ediyoruz. Bunun son örneği İBB’nin İstanbul’un Bizans’tan kalan eserleri üzerine yaptığı tüm koruma ve restorasyon çalışmalarına gelen eleştirilerle ortaya çıkıyor.

Geçtiğimiz günlerde İBB’nin Konstantinopolis Hipodromu’nu gün yüzüne çıkarmak için bugünkü adıyla Sultanahmet Meydanı’nda yapmayı planladığı projenin haberi tartışmalara sebep oldu. Bundaki en büyük etkenlerden birisi, Bizans’ın ve Konstantinopolis’in güncel siyasetteki ikiliklerde bir araç olarak kullanılması ve birtakım simgesel anlamlar içermeye devam etmesi yer alıyor. Binlerce yıllık İstanbul bize tüm mirasını sunarken, bu mirasın bize kalanlarını ideolojik sebeplerle yok ediyoruz. Bunun son örneği İBB’nin İstanbul’un Bizans’tan kalan eserleri üzerine yaptığı tüm koruma ve restorasyon çalışmalarına gelen eleştirilerle ortaya çıkıyor. Kaynağı Osmanlı öncesi döneme dayanan Bizans tarihinin yok sayılması AKP’nin İstanbul yönetiminin genel kültürel perspektifini oluşturuyor. Bizans’ın yok sayılması ve hatta İstanbul’un dibine gömülmesi, bir açıdan hükümetin yaratmaya çalıştığı Türkiye’nin kültürel imajıyla örtüşürken bir yandan da siyasal arenada Bizans’a karşı “Yerli ve Milli” Osmanlı ikiliğini kurmaya yardımcı oluyor. Bu siyasi arenada top altında kalan İstanbul’un şehir hafızası yok oluyor, Türkiye’nin Roma İmparatorluğu topraklarının mirasçısı olarak sahip çıkmakla yükümlü olduğu zenginlik harcanıyor. Bu çaba, hem büyük ölçekte Ayasofya’nın ibadete açılması gibi “sansasyonel” değişikliklerle hem de akademik ve kültürel projelerin dağılımı ile, Türkiye’nin topraklarının büyük bir kısmının üzerine konumlandığı Bizans’ı kendi tarihindeki yerinden çıkarmasıyla sonuçlanıyor.

AKP İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe’nin proje ile ilgili görüşleri, 26 Eylül 2022

Fiili ve resmi açıdan Roma İmparatorluğu’nun devamı ve Osmanlı İmparatorluğu’nun öncülü Doğu Roma İmparatorluğu, uzun yıllardır Türkiye Siyaseti için simgesel anlamlar taşıyor. M.S. 324 yılında Roma İmparatoru Konstantinus tarafından antik Byzantion şehri üzerinde yeni bir başkent olarak kurulan Konstantinopolis, 4. Haçlı Seferleri’ni izleyen süreçteki 57 yıllık Latin yönetimi haricinde, 1453 yılında Osmanlılar tarafından fethine kadar bu statüsünü korudu. 1100 yıldan fazla cazibe ve yönetim merkezi olmuş bu başkentten günümüze az sayıda eser kalması özellikle Bizans’ın simgesel ve siyasi anlamlarının Cumhuriyet döneminde alınan arkeolojik ve kültürel seçimlerde etkili olmasıyla perçinlendi.[1] Bu az sayıda eser ise birkaç tanesi hariç yok sayıldı. Özellikle AKP yönetimi döneminde, çok kültürlü, çok katmanlı İstanbul’un tarihi restorasyon projeleri, siyasi iktidarın çizmek istediği İstanbul imajına uygun olarak, Osmanlı Başkenti Konstantiniyye’yi Bizans Başkenti Konstantinopolis’e karşı öne çıkarmak üzere özellikle seçildi. Böylece, çok katmanlı yapılarda veya şehirlerde gerçekleşen restorasyon çalışmalarının en önemli sorunlarından birisi olan “seçim” sorunu, siyasi iktidar tarafından, bilimsel kaygılar ikinci plana alınarak çözüldü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul ve Edirne Büyükşehir Belediyelerinin kültürel çalışmalarına tepkisi, Ahaber, Ağustos 2019[2]

            2000 yılı öncesinde restorasyon ve koruma projeleri için ayrılan kısıtlı bütçeyi göz önüne alırsak, 21. yüzyıl ile beraber, yerel yönetimlere tarihi eserler konusunda sorumlulukların arttırılması ve buna paralel olarak bu çalışmalara ayrılan bütçelerin artmasıyla restorasyon çalışmalarının sayısı ve büyüklüğü de arttı. Dolayısıyla 2002 yılını izleyen süreçte İstanbul’daki birçok eser yeniden ele alınarak şehrin tarih ve kültürü içindeki yeri ön plana çıkarıldı. İstanbul’un zengin Osmanlı tarihini ön plana alacak şekilde çeşitli cami, külliye, medrese, hamam ve saraylarda geniş çaplı çalışmalar yürütüldü: Süleymaniye Külliyesi, Kılıç Alipaşa Camii, Eyüp Sultan Camii, Haseki Hürrem Sultan Külliyesi, Damat İbrahim Paşa Medresesi, Dolmabahçe, Yıldız ve Topkapı Sarayları gibi.[3] Ne yazık ki bu dönemde İstanbul’un Osmanlı kültürel mirası, Bizans’tan kalan mirasa her zaman tercih edilmiş, aynı çapta projeler İstanbul’daki çeşitli manastır, kilise, sarnıç ve Bizans sarayları için gösterilmemiştir. Tabii ki buna istisna mevcut: İstanbul’un en eski Bizans yapılarından Aya Sergius ve Bacchus Kilisesi veya Küçük Ayasofya Camii 2002-2005 arasında[4], Pantokrator Kilisesi ya da Molla Zeyrek Camii 2009-2019 arasında[5] büyük çaplı restorasyonlarla korundu. Bunun yanı sıra 2020 yılında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile camiye çevrilip Diyanet İşleri Başkanlığına devredilen Azize Kurtarıcı Hora Kilisesi (veya Kariye Müzesi), kararnameden hemen sonra restorasyon sürecine girdi. Bu restorasyon süreci Bizans’tan kalan mozaiklerin kapatılması ile tartışma yaratmıştı.[6] Kısacası Bizans eserleri, Osmanlılar tarafından “fethedildiği”, camiye dönüştürüldüğü sürece iktidar için önemini koruyabildi.

İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat’ın Kariye Müzesi Restorasyonu hakkında yorumu, 27 Ekim 2020

            Osmanlı’dan kalan veya Bizans eseri olup Osmanlılar tarafından dönüştürülmüş eserlere yapılan büyük çaplı restorasyonların İstanbul’un Bizans eserlerinde aynı şekilde uygulanmaması bu eserlerin zarar görme, unutulma ve kaybolma tehlikesine yol açıyordu. Yol kenarına “serpiştirilmiş” halde duran Theodosius Zafer Takı, 2021 yılında başlayan restorasyon çalışmalarına kadar Fatih’te unutulmuş halde bekleyen Boukoleon Sarayı, Osmanlılar tarafından cami olarak kullanılsa da son 200 küsür kullanılmadığı için unutulan Studios Manastırı (veya İmrahor Camii), restorasyon projesi durmuş Yerebatan Sarnıcı veya yıllardır bakımsız halde duran İstanbul Surlarına baktığımızda, restorasyonların İstanbul’un Osmanlı başkenti olarak konumunun korunması için Bizans eserlerinin göz ardı edildiği, 1000 yıllık kültürel mirasın kendi başına yok olmaya bırakıldığı sonucuna varıyoruz.

Beyazıt Meydanı’nda bulunan Theodosius Forumuna ait sütünlar

1600 yıllık Boukoleon Sarayı

2019’dan sonra, başlayan çalışmalar ve İBB Miras’ın kuruluşu, bize bu önceliklendirmenin İBB yönetiminin el değiştirmesiyle bittiğini gösteriyor. Bu tarihten sonra, üstte sayılan göz ardı edilmiş eserlerin neredeyse hepsinde çalışmalar başladı.[7] Boukoleon Sarayı hem gezilebilecek yeni bir açık müze olarak hayal edilirken hem de restorasyon sırasında yapılan çalışmalarda Konstantinopolis tarihi ile ilgili yeni bulgular elde ediliyor.[8] Yerebatan Sarnıcı ise biten restorasyon sonrasında ciddi çökme riskleri azaltılırken aynı zamanda İstanbul tarihindeki yerine daha yakışır bir müzeye dönüştürüldü.[9]  Buna karşılık İstanbul’un en eski mabetlerinden, “içine girilmesi riskli” Studious Manastırı’nın restorasyonu, Vakıflar Genel Müdürlüğü altında yıllardır askıda duruyor. Restorasyonunun gerçekleşmesi ihtimalinde ise ibadete açılacak bir camiye çevrileceği söyleniyor.[10][11]

Son olarak 25 Eylül’de açıklanan Hipodrom Restorasyonu aslında 2000’lerin başından beri özellikle göz ardı edilmiş Bizans eserlerinin yeniden ortaya çıkarılması, İstanbul şehir hafıza ve mirasına yeniden katılması için izlenen aşamalarından biri. Bu noktada 2019’dan sonra yapılan çalışmalar aslında, eğer ki Osmanlı ya da Bizans İstanbul’unun kültürel mirasına ihanet etmemek istiyorsak, çoktan yapılmış olması gereken projelerdi. Bu projeler İstanbul’un Bizans kültürel mirası konusunda, akademik ve kültürel çalışmaların hızla arttığı 21. yüzyılının ilk 20 yılındaki eksiklerini kapatıyor ve olması gereken noktaya getiriyor. Bu açıdan bakıldığında 2019 sonrası İBB yönetiminin ve İBB Miras’ın işlerinin, İstanbul kültür mirası ve şehir hafızasına bu eserleri yeniden katmak için yapıldığını ve İstanbul’un içinde farklı kültürel dokuları çok katmanlı bir şekilde barındıran kozmopolit özelliğini yeniden kazandırmayı amaçladığını söyleyebiliriz. Bu anlamda tarihi Konstantinopolis Hipodrom’unu restore etmek Sultanahmet Meydanı’nı yıkmanın aksine, Sultanahmet Meydanı’na ait kültürel zenginliği arttırmak anlamına geliyor.

                                                Onun Atası Yunan!, Takvim.com.tr, 26 Eylül 2022

  1. Kayaalp, E. K. “Bizans İstanbulu Çalışmaları”. Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi (2010): 9-32
  2. https://www.ahaber.com.tr/gundem/2019/01/08/baskan-erdogandan-bizans-sevici-chplilere-sert-tepki
  3. İSAM, “İstanbul Tamirat ve Restorasyon Tarihi”, Büyük İstanbul Tarihi Projesi, https://istanbultarihi.ist/323-istanbul-tamirat-ve-restorasyon-tarihi
  4. https://www.haber7.com/guncel/haber/123025-kucuk-ayasofya8217ya-buyuk-restorasyon
  5. https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/molla-zeyrek-camisi-kullerinden-dogdu/1491313
  6. https://medyascope.tv/2020/10/28/camiye-donusturulen-kariye-muzesinde-fresk-ve-mozaiklerin-uzeri-kapatildi-restorasyon-calismalari-yapinin-karakterini-ve-sanatsal-degerini-oldurecek-vasifsizlikta/
  7. https://www.ntv.com.tr/galeri/sanat/1610-yillik-bukoleon-sarayinda-restorasyon-calismalari-baslatildi,azSG7eXLr0GU8mVojOgnzQ/qbb2RBLahkC0-6VQm6xsqQ
  8. https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/bukoleon-sarayinda-heyecan-verici-kesifler-1902011
  9. https://arkeofili.com/yerebatan-sarnici-restorasyonu-tamamlandi/
  10. http://www.istanbul.gov.tr/vali-yerlikaya-imrahor-ilyas-bey-camiinde-incelemelerde-bulundu
  11. https://www.arkitera.com/haber/eyvah-yine-restorasyon/
  12. https://www.takvim.com.tr/guncel/2022/09/26/chpli-ibbnin-antik-roma-hipodromu-hayali-sonrasi-yunan-gazetecinin-imamoglu-ile-ilgili-sozleri-akillara-geldi-atasi-yunan

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu