Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un bir “buluşu” olan Avrupa Siyasi Topluluğu’nun (EPC) vizyonu, AB ülkeleri ile Birleşik Krallık, Türkiye, Batı Balkanlar ve Kafkaslar bölgesi gibi üye olmayan ülkeler arasındaki işbirliğini geliştirmekti. Bu aslında Fransa öncülüğünde daha önce de denenmiş ancak tamamına erememiş bir maceraydı. O zaman Avrupa Siyasi Topluluğunun ne olduğuna dair yapılan tanımı Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı ve Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Borrell’den dinleyelim: ‘’Bu toplantı Rusya olmadan Avrupa’da yeni bir düzen aramanın bir yolu. Bu, Rusya’yı sonsuza kadar dışlamak istediğimiz anlamına gelmiyor, ancak bu Rusya’nın, Putin’in Rusya’sının burada yeri yok.’’ Borrell’in tanımını romantik bulmak mümkün o sebeple biraz geriye dönüp Prag toplantısına nasıl geldiğimize bakalım. Nisan 2021 Mayıs 2022 arası süren ve oldukça verimli geçen Avrupa’nın Geleceği Konferansı, bazı yol ayrımlarını ve bu konuda neler yapmamız gerektiğini bize göstermişti. Konferans sonunda veto yetkisi üzerinden Birlik içi ciddi bir kriz yaşanmış proposallar non-paperlar adeta havada uçuşmuştu. İşte konferans sırasındaki tartışmalardan birisi de yeni bir oluşum kurmaktı. Bu konuda ilk duyuru da Fransa’nın AB Dönem Başkanlığı altında yapılan son Konsey toplantısı sonunda ‘’Wider Europe’’ adı altında yeni bir oluşum meydana getirileceği 24.06.2022’de duyurulmuştu. Eğer Rusya’nın Ukrayna’yı işgali gibi bir süreç yaşamasak ve bu fikir biraz daha olgunlaştıktan sonra hayata geçirilebilseydi daha farklı şeyler konuşuyor olabilirdik ancak öyle olmadığı için biz elimizdekine bakalım.
Prag’da toplanan 43 lider arasında, evet 44 değil Danimarka başbakanı Mette Frederiksen erken seçim kararından dolayı katılamadı, bir araya gelmeleri dahi haber niteliği taşıyanlar vardı Truss ve AB yöneticileri, Aliyev-Paşinyan, Erdoğan-Paşinyan, Osmani-Vucic gibi. Ve bu liderler ikili görüşmeler yapma, sorunlarını konuşma ve bir çözüm yolu bulma fırsatına sahip oldu bu zirve sayesinde, dolayısıyla bu gerçekten takdir edilmesi gereken bir realite olarak karşımızda.Ev sahibi de olan Çek başbakanı Petr Fiala, zirvenin “Putin’in vahşetine karşı birleşik bir cephe sunan benzer fikirli Avrupa demokrasileri” olduğunu söyledi misafirlerini kabul ettikten sonra. Ancak üyeleri neredeyse tamamen aynı ve yerleşmiş, bir başka kurum, Avrupa Konseyi, varken neden sıfırdan zaman, kaynak ve enerji harcayalım diye eleştiriler yönelttiğimizde bu yeni oluşuma, Avrupa Konseyi’nin liderleri buluşturma gibi bir fonksiyonu olmadığı cevabını alıyorduk. Bu hafta kulislere yansıyan bilgilere göre ise, elbette teyide muhtaç, sonraki toplantı bakanlar düzeyinde olabilir denilmekte. Dolayısıyla evet Avrupa Konseyi’nin liderler marjında bir bir araya getirme fonksiyonu yoktu ama bakanlar komitesi var ve yıllardır da çalışıyor. Eğer Avrupa Siyasi Topluluğu bu konudaki tek farkını da yitirecekse Akdeniz İçin Birlik gibi anlamsız bir oluşuma dönüşmüş olur.
Yine de sonraki üç zirve şimdiden belirlenmiş durumda. Toplantılar 6 ayda bir yapılacak, aynı zamanda AB dönem başkanlığının da değişim tarihine denk gelecekler, ve bir sonraki toplantı Moldova’da olacak. Kulislere göre diğer iki toplantı da İngiltere ve İspanya’da olacak. Liz Truss gibi bir AB düşmanının bu yeni oluşumu bu kadar sahiplenmesi gerçekten insanlara da enteresan geliyor. Liderlerin aile fotoğrafı sırasında fark edenleriniz olduysa Çek bayrağı altında poz verildi AB bayrağı yerine ve bu oldukça garipti çünkü bu kadar kalabalık zirvelerde genelde milli bayraklar tek başlarına kullanılmaz. Bunun sebebi Truss ve hükümetinin zirve boyunca AB bayrağı ya da bir başka AB sembolü görmek istemediklerini iletmesiydi. Brexit gibi en çok ve en sert şekilde kendilerini etkileyen bir sürece hala sahip çıkmaları oldukça enteresan. Ancak yine de İngiltere hala kıtanın coğrafi olarak da siyasi olarak da bir parçası, İngilizler de adalarını sırtlayıp Atlantik’e taşımadıklarını fark etse artık herkes için iyi olur. Aynı zamanda İngiliz yetkililer, Avrupa Siyasi Topluluğunun kurumsal köklerinin filizlenmesini görmek istemediklerini söylediler, evet tekrar AB düşmanlığı karşımıza çıkıyor, birkaç lider, Macron ve Scholz, zaten bunu olmayacağını doğrulamıştı. Dolayısıyla hem AB içerisinden hem de AB dışından gelen sinyaller bu yeni oluşumun bir kuruma, organizasyona dönüşmeyeceği, Davos zirvesi gibi liderleri bir araya getiren bir platform olarak kalacağını gösteriyor.
Zirveye ilişkin bir başka eleştiri de bunu Macron’un kendi PR’ı için kullanacak olmasıydı, ki öyle de oldu. 27 eşit yıldız yerine Paris’in etrafında dönen 26 gezegen rüyaları içerisinde ikinci cumhurbaşkanlığı dönemine başlayan Macron, önce Charles Michel’in 6 aydır sürdürdüğü Azerbaycan-Ermenistan barış görüşmelerine zorla kendisini dahil ettirdi ve enteresan bir açıdan çekilmiş manasını kavraması güç bir fotoğrafla kendisi için “peace-bringer” imajı çizmeye çalıştı.[1] Konferans sonunda da adeta ev sahibiymiş gibi son derece nezaket dışı bir basın açıklaması yaptı tüm bunlar da bu PR ihtimalini güçlendiren sinyaller oldu.
Bir diğer eleştiri ya da korku ise bu yeni oluşumun aday ülkeleri Birlik dışında tutmak için yeni bir oyalama mekanizması olacağıydı. Hem Türkiye hem Ukrayna ve Moldova hem de Batı Balkanlar buna en başından güçlü bir şekilde itiraz etti ve bunun üyeliğin yerini alamayacağını belirtti. Ancak zirve boyunca diğer tüm aday ülkelerin demokratik açıdan ilerleyişi sürerken Türkiye’deki geriye gidiş ‘’odadaki fil’’ olarak kalmış. Tüm bu eleştirilere rağmen yine de gazetecilere konuşan liderler zirveyi oldukça faydalı bulduklarını, mevkidaşlarını artık daha yakından tanıdıklarını belirttiler. Bununla birlikte, bu konseptin uygulanabilirliği hakkında şüpheler devam ediyor ve başka bir format yaratmanın, herhangi bir gerçek karar verme gücü veya içerikten yoksun bir fiyasko haline gelebileceğinden korkuluyor. Büyüklüğü, siyasi ve kültürel çeşitliliği ve Sırbistan ve Kosova’dan Ermenistan ve Azerbaycan’dan Yunanistan ve Türkiye’ye kadar birçok üyesi arasındaki gerginlik ve artık gelenek haline gelmiş siyasi rekabet gibi nedenler somut politik eylemleri gerçekleştirmenin önünde büyük bir engel teşkil edecek gibi görünüyor.
[1] https://twitter.com/emmanuelmacron/status/1578188188463816704?s=46&t=zJ71u1FAIqVSi8zZ4WNYAw