Küresel Kapitalizm İşçileri Asla Yoksulluktan Kurtarmayacak – Benjamin Selwyn (Çeviri: Ömer Ünal)
Kapitalist küreselleşmenin savunucuları, küresel değer zincirlerinin refahı dünyaya yaydığını iddia ediyor. Gerçekte, Apple gibi firmaların işçileri yoksulluğa mahkum ederken emek sömürüsünü en üst düzeye çıkarmasına izin veriyorlar.
Dünya Bankası’na göre Küresel Değer Zincirleri[1] (KDZ’ler) “gelirleri artırır, daha iyi işler yaratır ve yoksulluğu azaltır”. 1991’de Doğu Bloku’nun çöküşü ve Çin’in küresel ekonomiye yeniden entegrasyonundan bu yana, dünya ticareti giderek Küresel Değer Zincirleri aracılığıyla organize hale geldi. Örneğin, çağdaş kapitalist küreselleşmenin bir simgesi olan Apple’ın iPhone’unun bileşenleri ve girdileri, elliden fazla ülkede milyonlarca işçi tarafından üretiliyor[2].
Akademik literatürde “lider firmalar” olarak etiketlenen ulusötesi şirketler, rekabet stratejilerinin bir parçası olarak, mevcut işleri dışarıdan temin ederek veya işgücü maliyetlerinin ucuz olduğu ülkelerde yeni faaliyetler başlatarak Küresel Değer Zincirlerini kurdular. Küresel Güney’deki devlet yöneticileri, entegre yerel endüstriler kurmaktan giderek daha fazla vazgeçti ve bunun yerine bileşen tedarikçileri olarak küresel değer zincirlerine girmeye çalıştı. Bugün, Küresel Değer Zincir endüstrilerinde[3] 450 milyondan fazla işçi istihdam edilmektedir.
Önde gelen birçok şahsiyet, bu üretim ve dağıtım sistemlerinin radikal olarak yeni kalkınma fırsatlarını temsil ettiğini öne sürüyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) eski genel sekreteri Ángel Gurría’nın iddia ettiği gibi[4]:
“Küresel değer zincirlerinden herkes yararlanabilir… küresel değer zincirlerinin gelişimini ve bunlara katılımı teşvik etmek, ekonomilerimiz için daha fazla istihdama ve sürdürülebilir büyümeye giden yoldur.”
Küresel Değer Zinciri analizinin entelektüel babası olan akademisyen Gary Gereffi, Küresel Güney’deki gelişmenin tedarikçi firmaların “sektördeki en önemli lider firma ile bağlantı kurmasını” gerektirdiğini ileri sürüyor[5].
Gerçekte, Küresel Değer Zincirleri dünyanın en büyük şirketlerinden bazıları için büyük bir nimettir, ancak çalışanları için değil. Pek çok Küresel Değer Zinciri’ni küresel yoksulluk[6] zincirleri olarak tanımlamak daha doğru olacaktır.
Küresel Yoksulluk Zincirleri
Yakın tarihli bir dava[7], Tayland fabrikalarında mega İngiliz perakendecisi Tesco için kot pantolon üreten Burmalı göçmen işçilerin nasıl zorunlu çalıştırma, asgari ücretin altında ödeme ve kötü çalışma koşullarına maruz kaldığını ortaya çıkardı. 2017 ve 2020 yılları arasında bu işçiler VK Garment için kot pantolon, kot ceket ve diğer giysiler ürettiler. Şirketi ihmal ve haksız zenginleşme iddiasıyla -İngiltere’nin en büyük perakendecisi[8] ve dünyanın en büyük dokuzuncu perakendecisi- dava ediyorlar[9].
İşçiler genellikle ayda bir gün izinli olarak sabah 8’den akşam 11’e kadar çalışıyorlardı. Bazen büyük siparişleri yerine getirmek için günde yirmi dört saat çalışmaya zorlandılar. O sırada Tayland asgari ücreti sekiz saatlik bir iş günü için 7 sterlin iken, çoğu işçi günde 4 sterlinin altında alıyordu. İşyerinde yaralanmalar ve yöneticiler tarafından taciz yaygındı.
Göçmen işçiler, göçmenlik statüleri için VK Garment’a güvenerek, idari zorbalık ve ücret hırsızlığına karşı savunmasızlıklarını artırdı. VK Garment konaklama yeri kirli ve aşırı kalabalıktı. Bir kadın Tayland asgari ücretinin ödenmesini istediğinde, yöneticiler ona köpek dediler ve ona şöyle dediler[10]: “Artık fabrikada çalışmak istemiyorsan çıkabilirsin.” Tesco, 2020’de 2 milyar sterlinin üzerinde kar elde etti.
Bu Burmalı işçiler için aşırı sömürü deneyimi, küresel değer zincirlerinde yaygın bir uygulamadır. Küresel Değer Zincirleri, Tesco gibi önde gelen firmalar tarafından, işçilerin yarattığı değerde aslan payını alabilmeleri ve işçilere neredeyse hiçbir şey bırakmaması için organize ediliyor.
“İhracat İşleme Bölgelerinin yüzde sekseni ulusal asgari ücretin altında ücret ödüyordu.”
Sömürü Yapıları
Küresel Değer Zincirleri, neoliberalizmin dünya çapında siyasi/politik olarak egemen hale geldiği aynı tarihsel anda ortaya çıktı. Yabancı sermayenin ithalat-ihracat vergi muafiyetlerinden yararlandığı ve ucuz, genellikle sendikasız işgücüne erişim sağladığı İhraç İşleme Bölgeleri, Küresel Değer Zincirlerinin yükselişini hızlandırdı. 1975’te 25 ülkede 79 olan sayı, 2006’da 130 ülkede 350 üzerine çıktı. O zamana kadar, İhraç İşleme Bölgeleri yaklaşık 66 milyon işçiyi[11] istihdam ediyordu.
Uluslararası Çalışma Örgütü, İhraç İşleme Bölgelerinin yaklaşık yüzde 80’inin ulusal asgari ücretin altında[12] ücret ödediğini tespit etti. İhraç İşleme Bölgeleri tipi çalışma koşulları ulusal ekonomilere yayıldı ve şirketlere işçiler pahasına büyük karlar sağladı. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı’nın (UNCTAD) 2018 Ticaret ve Kalkınma Raporu’nun belirttiği gibi[13]:
1995 ile 2015 yılları arasında küresel emek geliri payındaki düşüşün üçte ikisinden fazlası, en iyi ulusötesi şirketlerin kârlarındaki artıştan kaynaklanıyordu. Bu nedenle, en iyi ulusötesi şirketlerin kârlarındaki artan pay, daha küçük işletmelerin zararına olmasına rağmen, yeni milenyumun başından bu yana azalan işgücü geliri payı ile de güçlü bir şekilde ilişkilidir.
Apple’ın yüksek teknoloji ürünü iPhone’larını örnek alın. Küresel Değer Zinciri destekçilerine göre, işçiler, yüksek verimlilikleri nedeniyle yüksek teknolojili sektörlerde istihdamdan yararlanmalıdır. Yine de Küresel Değer Zinciri tabanlı küreselleşmenin kazanımlarını yaymaktan çok uzak olan bu telefonların üretimi, yoksulluk maaşlarına ve zorlu çalışma koşullarına dayanıyor. Apple’ın 2010’da iPhone’dan elde ettiği kâr, nihai satış fiyatının yüzde 58’inden fazlasını oluştururken, Çinli işçilerin payı yalnızca yüzde 1,8’di (Şekil 1).
iPhone için bileşenler, Foxconn ve daha az bilinen ama aynı derecede sömürücü Pegatron gibi mega firmalar tarafından üretiliyor. Bu fabrikalardaki çalışma koşulları diktatörce ve kötü niyetlidir. Foxconn’un ana şirketi Hon-Hai’nin başkanı Terry Gou bir keresinde şöyle demişti[15]: “Hon Hai’nin dünya çapında bir milyondan fazla çalışanı var ve insanlar da hayvan olduğu için, bir milyon hayvanı yönetmek başımı ağrıtıyor.” Bu nedenle, Foxconn işçi rejiminin, işçilerin düzenli ve tutarlı bir şekilde aşağılanmasıyla karakterize edilmesi şaşırtıcı değildir.
“Apple’ın 2010 yılında iPhone’dan elde ettiği kâr, nihai satış fiyatının yüzde 58’inden fazlasını oluştururken, Çinli işçilerin payı yalnızca yüzde 1,8’di.”
China Labor Watch, Şangay’daki Pegatron fabrikalarında “işçilerin saatte 450-500 anakart monte etmesi gerektiğini” bildirdi. Çalışanlarının yarısından fazlası, “temel ücretleri… yerel yaşam standardını karşılayamıyor”.
Düzmece Ölçümler
Foxconn, Pegatron veya VK Garment gibi fabrikalarda ücretler o kadar düşüktür ki, işçilerin hayatlarını kazanmak için aşırı ve sağlıklarına zarar verecek derecede fazla mesai yapmalarını gerektirir. Yine de bu gerçekler, Küresel Değer Zincirleri liderliğindeki küreselleşmenin savunucularını ilgilendirmiyor.
Financial Times köşe yazarı Martin Wolf, çok satan Why Globalization Works adlı kitabında[16], bu tür fabrikalarda işçilerin sıkıntı çektiği iddialarını hafife aldı:
Ulusötesi şirketlerin kâr elde etme umuduyla Çinli işçilerini sömürdüğünü söylemek doğru. Çinli işçilerin daha yüksek ücret, daha iyi eğitim ve daha fazla fırsat elde etme umuduyla (neredeyse evrensel olarak yerine getirilen) ulusötesi şirketleri sömürdüklerini söylemek de aynı derecede doğru.
Benzer bir şekilde, eski BM Milenyum proje direktörü Jeffrey Sachs, atölyelerin sömürücü olduğu yönündeki suçlamaları reddetti. Bunun yerine, “aşırı yoksulluktan çıkan merdivenin ilk basamağı” olduklarını savundu. Sachs, neoliberal küreselleşmeye karşı “zengin dünya protestocularının”[17] bu tür işlerin sayısını artırması gerektiğini bile iddia etti.
Sachs ve Wolf, bu tür argümanlar ileri sürerken, Dünya Bankası’nın – genellikle günde bir dolar yoksulluk[18] sınırı olarak tanımlanan – aşırı yoksulluk ölçüsünün arkasına saklanıyorlar. Bu ölçüme göre, dünya çapında yoksulluk son kırk yılda önemli ölçüde azaldı.
Bu ölçüyle ilgili sorun, gerçek insanların katlandığı yoksulluk hakkında neredeyse hiçbir şey söylememesidir. Yoksul insanların gerçek ihtiyaçları ile ilgili herhangi bir endişeden tamamen ayrı, keyfi bir sayıdır. Örneğin, 2000’lerin ortalarında, Dünya Bankası’nın yoksulluk sınırı, “tüm hayatta kalma ihtiyaçlarınızı karşılamak için her gün harcayabileceğiniz sadece 1,3 dolarla ABD’de yaşamaya[19]” eşdeğerdi.
Bu yoksulluk ölçüsü, işçileri yoksulluğa iten mekanizmaları belirlemez. VK Garment, Foxconn ve Pegatron gibi şirketlerin istihdam stratejileri nedeniyle yoksulluğun ortadan kalkmanın eşiğine geldiği bir dünya imajı yaratarak kapitalizm yanlısı ideologlara yardımcı olur.
Dünya Bankası’nın resmi yoksulluk ölçüsü, gerçek insanların katlandığı yoksulluk hakkında neredeyse hiçbir şey söylemiyor.
Sachs ve Wolf’un Küresel Değer Zincirileri’nde yoksulluğa neden olan işleri haklı çıkarmak ve [istihdam ve değer oluşturma amacıyla] kutlamak için kullandıkları yoksulluk sınırı, insanlık dışı ve işçi karşıtıdır. Eğer bir işçi günde bir dolardan fazla tüketiyorsa, -ancak bunu yapmak için aşırı saatler veya tehlikeli koşullar altında çalışarak sağlığa zarar veren işlerde çalışıyorsa- [Dünya] Banka-sı onları yoksul saymıyor. Bu ölçüme göre, VK Garment’daki işçiler fakir değildir.
İşçileri İlk Sıraya Koymak
Bu tür bir propagandayı göründüğü gibi kabul etmek yerine, kapitalizm altında işçi yoksulluğunun yaygınlığını anlamak için Marksist gelenekten yararlanabiliriz[20]. Marx, sermayenin “toplum onu buna zorlamadıkça, işçinin sağlığını ve ömrünün uzunluğunu dikkate almadığı” konusunda uyardı[21]. Ayrıca kapitalistlerin, mümkün olduğunda, ücretleri emek gücünün değerinin altına düşürerek rekabet güçlerini nasıl artırmaya çalışacaklarını da gözlemledi[22].
Küresel Değer Zincirlerindeki işçi yoksulluğunun yaygınlığı, Dünya Bankası ve çok sayıda akademisyenin ileri sürdüğü gibi, bunların artan gelir, daha iyi işler ve azalan yoksulluğun yaratıcıları olmadığını gösteriyor. Daha ziyade, Küresel Değer Zincirleri ulus-ötesi firmalar için, ücretleri emek gücünün değerinin altına indirerek sömürüyü artırmak için tasarlanmış bir örgütsel stratejiyi temsil eder. Bu strateji çok uluslu şirketlerin karları için harikalar yaratırken, yüz milyonlarca insanı yoksulluk ücretine ve sağlığa zarar veren işlere maruz bıraktı.
Marx için yoksulluk sosyal bir olguydu. Dünya Bankası’nın insanlık dışı yoksulluk sınırının aksine, yoksulluğun tanımının ve hesaplanmasının işçilerin fiziksel gereksinimlerine nasıl dayandığını açıkladı. En önemlisi, ölçüsünün bir “ahlaki unsur” içerdiğini kaydetti[23]. Bu unsur, nihai olarak, işçilerin kapitalist sınıfları, onları basitçe emek gücü taşıyıcıları veya Foxconn’dan Terry Gou’nun sözleriyle hayvanlar olarak değil, bir dizi sosyal olarak tanımlanmış ihtiyaçları olan insanlar olarak tanımaya zorlama becerisiyle belirlenir.
Yoksulluk zincirlerinin geçmişte kaldığı bir dünya hayal etmek ve bunu gerçekleştirmek mümkün mü? Bu mücadelenin bir kısmı, var olduğu yerde işçi yoksulluğunu tanımak ve buna karşı kampanya yürüten ve mücadele eden işçileri desteklemektir. Bu nedenlerle, Tesco’ya karşı açılan dava tam desteğimizi hak ediyor.
Çin’in dev elektronik fabrikalarındaki işten ayrılmalardan Orta Amerika tarım işçilerinin sendikal tanınma mücadelelerine[24] veya Tayland’ın ihracatçı hazır giyim fabrikalarındaki kitlesel grevlere[25] kadar Küresel Değer Zincirlerindeki işçilerin daha iyi ücretler ve koşullar için sayısız mücadelesi oldu. Bu mücadeleler, çok uluslu şirketlerin gücüne ve onların küresel yoksulluk zincirlerine meydan okumanın temelidir.
Orijinal metin linki: https://jacobin.com/2022/12/global-capitalism-poverty-global-value-chains-transnational-corporations-globalization
[1] https://www.worldbank.org/en/publication/wdr2020
[2] https://www.apple.com/supplier-responsibility/
[3] https://www.econstor.eu/bitstream/10419/148037/1/856140724.pdf
[4]https://www.oecd.org/newsroom/newapproachtoglobalisationandglobalvaluechainsneededtoboostgrowthandjobs.htm
[5] https://journals.sagepub.com/doi/abs/10.1177/00027640121958087
[6] https://journals.sagepub.com/doi/full/10.1177/1024529418809067
[7] https://www.theguardian.com/business/2022/dec/18/workers-in-thailand-who-made-ff-jeans-for-tesco-trapped-in-effective-forced-labour
[8] https://www.weforum.org/organizations/tesco
[9] https://www.theguardian.com/business/2022/dec/18/workers-in-thailand-who-made-ff-jeans-for-tesco-trapped-in-effective-forced-labour
[10] https://www.theguardian.com/world/2022/dec/18/workers-tell-of-sweatshop-conditions-at-thai-factory-used-by-tesco
[11] https://www.oecd-ilibrary.org/docserver/035168776831.pdf?expires=1671621200&id=id&accname=guest&checksum=A46A308FCB4B7091B1A5AA3B4D66620A
[12] https://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/—dgreports/—inst/documents/publication/wcms_559137.pdf
[13] https://unctad.org/system/files/official-document/tdr2018_en.pdf
[14]https://webzoom.freewebs.com/phsworldhistory/AP%252520WH%252520Unit%252520V/Value_iPad_iPhone.pdf
[15] https://www.ft.com/content/be3d2550-f9e6-34c0-91fb-afd639d3e750
[16]https://books.google.co.uk/books?hl=en&lr=&id=mpv_P3kmoC4C&oi=fnd&pg=PR5&ots=kIF7oEdC3R&sig=McsO97pFluhMy0Q2tjfnGhSe0gI&redir_esc=y%23v=onepage&q&f=false
[17]https://books.google.co.uk/books?hl=en&lr=&id=uzhveDZnv_gC&oi=fnd&pg=PT2&dq=Sachs+J+(2005)+The+End+of+Poverty:+How+We+Can+Make+It+Happen+in+Our+Lifetime.+London:+Penguin.&ots=flNHXctFwm&sig=_AItvoH2gGKOXS0evLRsmAxtgng&redir_esc=y#v=onepage&q&f=false
[18] https://jacobin.com/2019/02/steven-pinker-global-poverty-neoliberalism-progress
[19] https://www.tandfonline.com/doi/abs/10.1080/01436590500432739?journalCode=ctwq20
[20] https://www.epw.in/journal/2006/13/perspectives/poverty-and-capitalism.html
[21] https://www.marxists.org/archive/marx/works/1867-c1/
[22] https://www.marxists.org/archive/marx/works/1894-c3/
[23] https://www.epw.in/journal/2006/13/perspectives/poverty-and-capitalism.html
[24] https://www.solidaritycenter.org/wp-content/uploads/2021/09/Agriculture-Global-Supply-Chains.8.2021.pdf
[25] https://www.aljazeera.com/economy/2022/7/13/after-rare-labour-win-thai-garment-workers-cry-suppression