Demokrasi ve SolİVME Blog

Sosyal Demokrasi’nin Unutulmuş Vicdanı: Aydın Güven Gürkan – Ozan Şahin

Türkiye; bugününde o kadar çok olay yaşıyor ki kuşkusuz dün ne yaşadığını hatırlayamıyor. Oysa bugün karşı karşıya kaldığımız sorunların neredeyse tamamı, bizlerden önceki kuşakların da deneyimlediği olaylar ama dedim ya bugünümüz çok yoğun. Geçmişimizin sorunlarını hatırlamaya vakit bulamadığımız gibi geçmişte o sorunlarla mücadele edenleri de unutup gidiyoruz.

Vefatının 18. yıl dönümünde Aydın Güven Gürkan’ı siyasetle ilgilendiği yıllarda ortaya koyduğu hikayesi ve o hikayeyi taşıyabilecek karakteriyle aydın kimliğinden taviz vermeden halka dokunabilmeyi başarabildiği için hatırlamamız gerektiğini düşünüyorum.

Aydın Güven Gürkan 10 Mayıs 1941 yılında Elazığ’da dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Anadolu’nun çeşitli yerlerinde tamamlayan Gürkan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde geçen başarılı öğrencilik hayatının ardından doktora yapmak üzere Almanya’ya gitti. Burada Köln Üniversitesi’nde “Geri Kalkınmış Ülkelerde Kalkınma Stratejileri” konulu tezini tamamladı ve çalışması üniversitelerin akademik çevresinde saygınlık kazanmasını sağladı. Türkiye’ye döndükten sonra Gazi Üniversitesi, Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksekokulu’nda idari görevlerde bulundu, bir yandan da akademik çalışmalarına devam etti.

1980 Darbesi, Türkiye’nin olduğu gibi Aydın Güven Gürkan’ın da hayatında bir dönüm noktası oldu. Yeni rejim, geçmiş yirmi yılda adeta bir baş belası ve anarşi yuvası olarak gördüğü üniversitelerde denetimi artırmak ve kurdukları sistemin gölgesini üzerlerinde hissettirmek istiyordu. Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) bu amaçla İhsan Doğramacı’nın başkanlığında kuruldu. YÖK’ün kurulduğu 1981 yılında Aydın Güven Gürkan üniversitedeki görevlerinden ve işinden istifa etti.

Bu sırada Türkiye’de de 1983 yılında demokratik siyaset girişimleri, askeri yönetimin sıkı kontrol ve hakimiyeti altında yeniden canlanmaya çalışıyordu. Özal’ın Anavatan Partisi, Necdet Calp’in Halkçı Partisi ve Sunalp’in Milli Demokrasi Partisi’nin yarışacağı 1983 seçimlerinde de Aydın Güven Gürkan, Halkçı Parti’den siyasete girdi. Antalya milletvekili oldu. Seçimlerden bir yıl sonra Halkçı Parti’nin genel sekreterliğine getirildi. Bir yıl sonra da Necdet Calp ile genel başkanlık için girdiği yarışı kazandı ve Halkçı Parti’nin genel başkanı oldu.

Halkçı Parti, 1983 seçimlerinde %30 oy alarak dönemin koşullarına göre kısmen bir başarı sergilemiş olsa da 1984 yılındaki yerel seçimlerde Erdal İnönü’nün Sosyal Demokrasi Partisi (SODEP) karşısında ciddi bir oy kaybına uğradı. Bu durum 1980’li yıllarda başlayan ve günümüzde hâlâ devam eden “Solda Birleşme” çabalarının da başlamasına sebep oldu. Halkçı Parti ile Sosyal Demokrasi Partisi’nin birleşmesi için büyük çaba gösteren Aydın Güven Gürkan, iki partinin birleşmesi sonucu Türkiye Siyaseti’nde önemli bir yeri olan Sosyal Demokrat Halkçı Parti kurdu. Ardından SHP’nin genel başkan yardımcılığı ve 90’lı yıllarda meclis grup başkan vekilliği görevlerini üstlendi. 1990’ların sonunda ise İsmail Cem ile birlikte Yeni Türkiye Partisi’nin kuruluşunda yer aldı.

Peki bu 20 yıllık siyasi hikaye neden bu kadar önemli? Aydın Güven Gürkan’dan neler öğrenebiliriz?

1990’lı yılların başı gelecek yıllarda olacakların bir habercisi gibiydi. Özal’ın ani ölümü ve Demirel’in boşalan Cumhurbaşkanlığı koltuğu için en güçlü aday olarak ortaya çıkması Gürkan’ın o dönemki partisi SHP’de ciddi tartışmalara yol açmıştı. Bu dönemde Prof. Dr. Aydın Güven Gürkan, Mümtaz Soysal gibi isimlerle birlikte SHP’nin Özal’a karşı savunduğu başlıca ilkelerinden biri olan “Tarafsız, partiler üstü Cumhurbaşkanı” ilkesini bu sefer, Demirel’i desteklediğini açıklayan Erdal İnönü’yü de karşısına alarak savundu. Şartlar ne olursa olsun ilkelerinden ve duruşundan hiç taviz vermedi.

Aydın Güven Gürkan’ın aktif siyasette olduğu yıllarda savunduğu bir diğer fikri ise CHP ve SHP arasındaki pratik örgütlenme farklılığından doğmuş olan ideolojik farklılıkların izahıydı. CHP’nin yasaklı olduğu dönemlerde SHP, CHP’nin devamı olarak görülüyordu ve Gürkan, bir partinin halkın önüne çıktığı tek argümanının Atatürk’ün mirası üzerinden kurgulamanın zararlarının farkındaydı, bunu hep dile getirdi. 1980 darbesinden sonra oluşan ortamda sivil ve demokratik bir örgütlenmenin SHP için zorunluluğunu anlattı. O, CHP’nin 1980 öncesi pratiklerinin mevcut durum için muhafazakar kalacağına inanıyordu. Bu doğrultuda SHP’nin CHP’nin kurumsal mirasçısı olarak konumlanmaması gerektiğini düşündü ve CHP tabanının sorunlarına örgütlenmesi ile yanıt verecek yeni bir kimliğe sahip olması gerektiğini hep savundu. Bu konuda sayısız demeç, basın açıklaması ve konuşma yaptı.

Bu gibi farklı tarihsel göndermelerle anlatabileceğim Prof. Dr. Aydın Güven Gürkan’ın Murat Karayalçın ile genel başkanlık için yarıştığı kurultayda yaptığı konuşmadan kesitler sanırım en doğru anlatıyı yazma noktasında bana destek olacaktır.

Atatürk’ün Çanakkale Savaşı’nda ölen Anzak askerlerinin ailelerine yazdığı “Bu memleketin toprakları üstünde, kanlarını döken kahramanlar…” mektubuna gönderme yaparak:

“Atatürk, bu sözleri Çanakkale’de ölen, bu topraklara tamamen yabancı Avustralyalı Anzaklar için söylüyor. Pekiyi biz, bugün, çocuğunu yasadışı terör örgütüne kaptırıp, yitiren Kürt anasını; gözü yaşlı, biricik Mehmetçiğin anasıyla, birlikte kucaklayıp, teselli edebilecek kadar yücelemeyecek miyiz? Atatürk’ün Çanakkale şehitlerimiz için 1935’te sergilediği “soyluluğa”, derin bir takdir hissi içinde, evlatlarını yasadışı eylemlerde yitirmiş, Kürt analarına seslenmek istiyorum. Onlara: Gözyaşlarınızı dindiriniz. Başınız sağ olsun. Sizi seviyoruz. Evlatlarımızın nasıl olup da silaha sarılıp dağa çıktığını, aklamak değil, ama anlamak ve onları yeniden kazanmak, boynumuzun borcu olsun. Onlar çünkü bizim evlatlarımızdırlar demek istiyorum. Bunun için “Kürt realitesini” yani gerçekliğini tanımamız yetmez, anlamamız gerekir.”

“SHP; “Ülkenin her köşesinde bozuk düzene karşı meydana gelen ilerici başkaldırıyı sarmalamalıdır. SHP Genel Başkanı, “ülkenin ilerici dinamiklerini” şahsında birleştirecek, “önder” olmalıdır.”

“Parti bütünlüğü, solun bütünlüğü ve ülkenin bütünlüğü” için; bilgiyi, yürekli, örgütlü, doğruları ve erdemi, medyaya ve milyarlara da bir şamar atarak, genel başkanınız seçmek isterseniz, işte ben buradayım. Siz benim onurumsunuz. Ben sizin, bu Kurultay’ın kilitlenmişliğinin; solun, başta sıcaklığımızı hissetmek için orada tir tir titreyerek bekleyen kimsesiz yığınlar olmak üzere, bu ülkenin şansıyım.”

Anlatmaya, hatırlamaya ve hatırlatmaya çalıştığımız kişilerin hayat hikayesi ile beraber bizzat kendileri tarafından söylenmiş sözler, mesajı doğrudan veriyor sanırım. Aydın Güven Gürkan’ın 1993 yılındaki SHP Kurultayı’nda söylediği bu sözler, bugünün CHP’si ve merkez sol iddiası taşıyan bütün kimliklerin siyasete bakış açısı hakkında ne de doğru tespitler içeriyor.

Bugün, 22 Ocak Aydın Güven Gürkan’ın ölümünün 18. Yılı. 18 yılda yaşadıklarımız bile geçmişin mücadelelerinin, söylevlerinin, bakış açılarının doğrudan bugüne çözüm olamayacağı konusunda yeterli anılarla kazındı hafızalarımıza. Fakat her taraftan çürüyen bir sistemin karşısına inşa edeceğimiz mücadele hattının sınırları dünün ilk kavgasından başlayıp da bugüne değin gelmeli. Bu yazıda yer veremediğim onlarca siyasi hikayesi ile ölüm yıl dönümü vesilesiyle andığım Aydın Güven Gürkan ve onun gibiler o hattı güçlendiren çimento harcının önemli kısımlarını oluşturuyor. Unutmamak, hatırlamak ve güç almak dileği ile…

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu