Uluslararası Sol İçin Meksika’nın Dersleri – Kurt Hackbarth
Claudia Sheinbaum, partisinin evrensel sosyal politikalar geçirme konusundaki sicili, işçi sınıfı seçmenlerine saygı duyması ve önyargılı medya anlatılarını reddetmesi sayesinde Meksika’nın başkanlık seçimlerini kazandı.
Kurt Hackbarth’ın Jacobin dergisinde yayınlanan yazısının çevirisidir.
2 Haziran Pazar günü, eski Meksiko Belediye Başkanı Claudia Sheinbaum, Meksika tarihinde ilk kadın cumhurbaşkanı olarak ezici bir zafer kazandı. Muhafazakar rakibi Xóchitl Gálvez’e karşı elde ettiği otuz iki puanlık fark, on yılı aşkın süredir var olan Morena (Ulusal Yenilenme Hareketi) partisinin üst üste kazandığı ikinci büyük zafer oldu ve Andrés Manuel López Obrador’un (AMLO) 2018’de iktidara geldiği seçim zaferinden bile daha büyüktü. Nihai anket ortalamalarını on beş puana kadar aşan Sheinbaum, kuzeyden güneye, kentsel ve kırsal alanlarda ve her eyalette (bir tanesi hariç) kazandı. Daha da önemlisi, MORENA koalisyonu Temsilciler Meclisi’nde üçte iki çoğunluk eşiğine ulaştı ve Senato’da da buna bayağı yaklaştı, böylece anayasa değişikliklerini muhalefetle müzakere etmeden neredeyse kendi başına geçirebilecek duruma geldi.
Çıkış anketlerinin daha yakından incelenmesi, zaferin nasıl inşa edildiğini ortaya koyuyor. Sheinbaum, kadınların yüzde 56’sını ve erkeklerin yüzde 62’sini kazandı, bu da yabancı basının ve seçim öncesi günlerde kolay manşetler arayan muhabirlerin çok sevdiği “maçoluk” etiketini geçersiz kılıyor. Farklı yaş grupları, gelir düzeyleri ve eğitim seviyeleri arasında da kazandı; okuma yazma bilmeyenler ve sadece ilkokul eğitimi alanlar arasında büyük farkla kazandı, ancak üniversite eğitimi almış olanlar arasında da yedi puan farkla önde çıktı. Benzer şekilde, son altı yıl içinde yaşanan yeniden sınıf hizalanmasını gösteren en düşük sosyoekonomik kesimdeki seçmenlerin yüzde 71’ini kazanırken, üst orta sınıf arasında da Gálvez’i yüzde 49’a karşı yüzde 41 ile yendi. Sheinbaum, sadece kendilerini “mülkiyet sahipleri” olarak tanımlayanları kaybederek, meslekler ve iş kolları arasında da galip geldi ve hatta kendilerini sağda görenlerin önemli bir çoğunluğunu (%42) kazandı.
MORENA koalisyonu nasıl 2018 zaferini eşitlemekle kalmayıp üzerine nasıl ekleyebildi? Gelin, ayrıntılarına bakalım.
İşçi Dostu Yasalar
MORENA, hükümetteki ilk döneminde kongre çoğunluklarını kullanarak bir dizi işçi dostu yasa geçirdi. Bu yasalar arasında bireysel emeklilik hesapları için işveren katkı paylarının artırılması, gizli oy kullanımı ve sözleşmelerin zorunlu olarak yeniden müzakere edilmesini sağlayan sendika reformu, şirketlerin ana faaliyetlerini taşeron olarak yapmalarını yasaklayan ve kâr paylaşımı formülünü artıran, sakatlık yardımları ve tatil günlerinin ve asgari ücretin iki katına çıkarılması gibi düzenlemeler bulunuyordu. Bu reformların birçoğu düşük bir çıtadan başlamış olsa da, doğru yönde bir ivme gösterdi.
AMLO’nun görev süresi bitmeden geçirmeyi planladığı yeni anayasa reformları arasında, işçilerin son maaşlarının yüzde 100’ü ile emekli olmalarına olanak tanıyan bir emeklilik reformu da bulunuyor. Bu arada, asgari ücret artışlarının domino etkisiyle desteklenen maaşlar, enflasyonu yüzde 32,6 oranında geride bıraktı.
Yoksulları Göz Ardı Etmemek
ABD Demokratlarının 1980’lerden beri yoksulları söylemlerinden çıkardıkları gibi, AMLO hiçbir zaman ilk başkanlık kampanyasının sloganından uzaklaşmadı: “Herkesin iyiliği için, önce yoksullar” (“Por el bien de todos, primero los pobres”). Politik olarak, bu evrensel bir emeklilik maaşı, devlet okulu öğrencileri için okulda kalma bursları, çalışan anneler için yardımlar, çiftçi destekleri ve ağaç dikim ve bakımı programı ve Oaxaca gibi yoksul eyaletlerde yerel iş gücü ve yerel malzemeler kullanılarak yol yapım çalışmaları şeklinde kendini gösterdi. Elit politika merkezlerinin savunduğu gelir testi tuzağına düşmeden, emeklilik gibi ana programlar evrensel hale getirildi ve anayasal düzeyde garanti edildi. Pandemi sırasında, uluslararası finans basını AMLO’yu iş gücü maaşlarını sübvanse etmek için ülkeyi borçlandırmadığı için eleştirirken, bu programlar gayri resmi sektörde çalışan ülkenin yarısı için bir can simidi oldu.
Strateji işe yaradı: Sosyal Gelişim Politikası Ulusal Değerlendirme Konseyi’ne (CONEVAL) göre, 2018’den 2022’ye kadar yaklaşık 5,1 milyon Meksikalı yoksulluktan kurtarıldı.
Mañanera ve Medya Mücadelesi
Kariyerine son vermek için birçok kez girişimde bulunan ulusal ve uluslararası basın tarafından diz çöktürülmemek için, AMLO, yönetiminin belirleyici unsuru haline gelen sabah basın toplantısını, yani mañanera’yı kurdu. Hem bilgi oturumu, tartışma kulübü, tarih dersi hem de stand-up komedisi olan bu iki ila üç saatlik günlük oturumlar, başkana kurumsal medyanın ötesine geçme, gündemi belirleme ve bitmek bilmeyen bir saldırı dizisini popüler eğlenceye dönüştürme fırsatı verdi. Zamanla, mañaneras sosyal medya fenomeni haline geldi ve başkan, kendi yaşının üçte biri olan ve devasa platformlara sahip YouTuberları geride bırakarak İspanyolca konuşan yayıncıların ilk onuna girdi.
Ve eski rejim yazarlarının bir grubu bu oturumları basın özgürlüğüne saldırı olarak göstermeye çalışsa da, başkanın oligarşiyle bağlantılı siyasetçilerle günlük çekişmeleri, Meksika toplumunun her düzeyinde siyasi bilinçte yer etti. Sonora’da bir internet kafede mañanera’yı izleyen yaşlı bir adamın viral fotoğrafını hatırlamak, oturumların ne kadar önemli bir iletişim aracı haline geldiğini anlamak için yeterli.
“Yolsuzlukla Mücadele”yi Yeniden Sahiplenmek
MORENA’nın zaferinin bir başka yapı taşı, söylem düzeyinde geldi. Birçok ülkede sağın “değerler,” “yolsuzlukla mücadele” ve “vatanseverlik” söylemlerini ele geçirdiği bir dönemde, AMLO tüm bunları rakiplerine karşı çevirmeyi ustaca başardı. İlk olarak, hem kişisel hem de hükümet düzeyinde, daha az varlıklı olanları önceliklendirmek için imkanlar dahilinde yaşama gereğini vurguladı. Miras aldığı “firavunvari” devlet, ajans başkanları, üst düzey bürokratlar ve yargıçların kendilerini çarpıcı maaşlar ve avantajlarla donattığı bir altın kast ile doluydu ve bu, “Yoksul bir halkla zengin bir hükümet olamaz” söylemi üzerinden aşırılıkla savaşmak için ona sonsuz fırsatlar tanıdı.
İkincisi, ilkinin coşkusuyla dolu olarak, neoliberal dönemin kitlesel özelleştirmeleriyle birleşen yolsuzlukla mücadele savaşı olarak kendini gösterdi. Bu dönem, devleti içeriden boşaltarak uyuşturucu kartellerinin kolay avı haline getirmiş ve yeni zengin multimilyonerler sınıfı yaratmıştı. Son olarak, bölgesel aksanı, renkli laflar etme sevgisi, ülkenin dört bir yanına yaptığı sonsuz geziler ve ülkenin tarihini, kültürünü ve mutfağını övmesiyle, AMLO kendisini tipik bir Meksikalı olarak sunabildi. Buna karşılık, muhalefet en ufak bir bahaneyle Washington’a koşup, Uncle Sam’i kendi lehlerine müdahale etmeye kışkırtma çabasındaydı.
Parti Birliğini Korumak
MORENA, 2024’teki ilk rekabetçi başkanlık adayı seçimini yaparken, genç parti bir dizi tahminci tarafından kötü sonuçlanacağı düşünülen büyük bir testten geçti. MORENA’nın selefi Demokratik Devrim Partisi’ni parçalayan iç seçim sürecini hatırlayan parti, AMLO’nun teşvikiyle, ön seçim oylaması yerine kamuoyu yoklamasına dayalı bir aday belirleme süreci benimsedi. Bu nedenle MORENA, parti tarafından yürütülen bir anket ve diğer adaylar tarafından seçilen firmalar tarafından yürütülen dört ulusal anketten oluşan bir sistem tasarladı; bunların hepsinde Sheinbaum ortalama yüzde 13,5 farkla kazandı. Bu, ana rakibi eski dışişleri bakanı Marcelo Ebrard’ın hile yapıldığını iddia etmesini ve neredeyse partiden ayrılmasını engellemedi. Ancak parti ve hareket içindeki çekim kuvveti, Sheinbaum’un varlığı ve diplomatik becerileri ile birleşince Ebrard’ın geri dönmesini sağladı ve kendisi, seçilmiş başkanın kabinesinde ekonomi bakanı olarak atandı.
Anketle seçilmek geçici bir çözüm ve kesinlikle MORENA için uzun vadeli bir çözüm oluşturmuyor; bu yöntem yeterince şeffaf olmamakla eleştirilen bir dizi yerel seçimde uygulandı. Ancak Meksika’nın ön seçimler düzenleme konusunda sınırlı deneyime sahip olduğu bir bağlamda, genç bir partiyi içsel veya dışsal olarak tartışmalı bir süreçten kurtardı.
AMLO ile Sürekliliği Kucaklamak
Başkanlık adaylığını sürdürecek kadar “karizmatik” olmadığından endişe edilmesine rağmen, Claudia Sheinbaum güçlü yönlerine oynadı ve politika önerilerinin aşamalı olarak açıklanması ile yoğun bir seyahat programını birleştiren disiplinli bir kampanya yürüttü. Kampanyanın örgütsel disiplini, öneriden öneriye ve hakaretten hakarete atlayarak yönsüz ve rotasız gibi görünen Gálvez’in kampanyasıyla olumlu şekilde karşılaştırıldı. Tartışmalarda Sheinbaum, bir poker yüzü kombinasyonu ve kendi argümanına geri dönme yeteneği ile saldırılarla yüzleşti.
Ve AMLO’dan uzak durması ve “kendi kişiliği” olduğunu kanıtlaması yönündeki çağrılarla karşı karşıya kaldığında, bu yemi yutmamayı tercih etti ve defalarca bir hareketi temsil ettiğini ve yönetiminin birinci katın üzerine ikinci bir kat inşa etmeye adanacağını açıkladı (benzer şekilde, cumhurbaşkanlığına bireysel bir kadın olarak değil, tüm Meksikalı kadınlarla birlikte ulaşacağını defalarca ifade etti). Şimdi federal hükümete güven duyan seçmenlerin çoğunluğuyla — 2017’de zar zor dörtte biri güven duyarken — süreklilik stratejisi açıkça doğru bir durum okumasıydı.
Şantaj A.Ş.
Seçim sonrasında, olağan medya şüphelileri panik ve korku kartını olabildiğince oynadı. Seçmenler, yıllardır süregelen anlatılarını demokratik haklarını kullanarak bu kadar kesin bir şekilde reddetmişlerse, o zaman demokratik olmayan, seçilmemiş ve sorumlu tutulmayan finansal piyasalar, bu seçmenlerin aşırılıklarını düzeltmek için devreye girmek zorunda kalacaktı. New York Times, “Meksika’nın Solcuları Büyük Kazandı. Yatırımcılar Endişeli” diye çığlık atarken, peso pandemiden bu yana en kötü haftasını yaşadı. CNN’den Fareed Zakaria, “Meksika’nın demokrasisi ölüyor mu?” diye sorular sordu. Politico dergisinde Wilson Center’dan Lila Abed, “Gerçekten, Meksika’nın demokratik sisteminin tek bir, baskın hegemonik partiye dönüştüğünün bir kanıtı” şeklinde uyarılarda bulundu. “Bu neden Amerika Birleşik Devletleri için önemli? Çünkü Meksika’da demokrasi yoksa güvenlik iş birliğini unutun, yakında yerleşimi unutun çünkü şirketler, güçler ayrılığının olmadığı, bağımsız, özerk bir yargı kolunun olmadığı, oyunun net kurallarının olmadığı bir ülkeye yatırım yapmak istemeyecekler” dedi.
Ancak bu klasik numaralar artık eskisi gibi işe yaramıyor gibi görünüyor. Kısa süreli seçim sonrası dalgalanmalardan sonra, hisseler sakinleşti, peso yeniden güç kazanmaya başladı ve medya bu tartışmaları aştı. Şimdilik. Sheinbaum yönetiminin mücadeleleri başladığında — enerji egemenliği, göç, GDO’lu mısır ve glifosat yasağı, yargı sisteminin reformu üzerinde — sansasyonel manşetler geri gelecektir. Ancak 2 Haziran’da gösterdikleri gibi, Meksikalı seçmenler bu konulara pek aldırış etmiyorlar.
Çeviren: Kemal Büyükyüksel