Düz Teröristlikten Derin Komploculuğa Terfi: Siyasal Alevilik – Alper Kara
Yeni kimliklerimiz atandı ve yeniden başta Alevi yurttaşlar olmak üzere toplumsal muhalefet olarak tehlikeli bir dönemecin içerisindeyiz. Birkaç günlük bir gündemin ötesinde meselenin daha derinleşebileceğinin farkında olmak ve söylemsel bir mücadeleyi örgütlemek zorundayız.
Suriye’de HTŞ’nin yönetimi ele almasının ardından iktidar zafer çığlıkları ve fetih naralarıyla hızlı bir kutlamaya girişti. Sicili herkesin malumu olan HTŞ’nin ve Ahmed-eş Şera iktidarının Türkiye’ye ve bölgeye dair hangi sonuçları doğuracağı konusunda temkinli yaklaşanlar ve görüşlerini açıklama “cüretini” gösterenler ise yeni bir linç dalgasıyla yüzleşmek zorunda kaldı. Önce Esad ailesinin Nusayri oluşundan dem vuruldu, sonra “bunları savunuyorsunuz” diyerek Sednaya Hapishanesi’nde yıllarca işkenceye maruz kalmış mahkumların görüntüleri paylaşıldı. Tüm hayatını Rusya ve Çin politikalarına hizmet etmeye adamış ya da kendi halkına bu zulmü yapan bir diktatörü savunacak kadar kalbi ve vicdanı körleşmişler dışında böyle bir savunma mekanizması mevcut değildi. Ayrıca ne Esad ailesi 2011’de iktidara gelmişti ne de Sednaya iç savaş zamanı inşa edilmişti. Bodrum’da tatil yaparken de Esad yine diktatör, Sednaya yine muhaliflerin işkence gördüğü bir hapishaneydi.
Bu linç dalgasını inşa edenler, dışarıda muzaffer olma durumunu içeride pekiştirmek isteyenler yeni bir kavram icat etti: Siyasal Alevilik. Bir nevi Siyasal İslamcı kırılganlığının da yansımasıydı bu. Belki de kültürel olarak muktedir olamamanın da getirdiği hezeyanlarla “biz Siyasal İslamcı isek siz de Siyasal Alevicisiniz” diye savunuya geçildi. Oysa Siyasal İslamcılık bir gecede inşa edilmiş bir kavram değildir. Bugünün Orta Doğu fatihlerinin kendi ajandasının bütününü oluşturmaktadır. Bir siyasal programı ve geçmişe uzanan bir birikimi vardır. Bu birikimin içerisinde bugün hakaret etmek için yeni inşa edilen kavramların dışında Maraş, Çorum ve Madımak gibi sahici olgular da vardır.
Siyasal Alevilik kavramı başta Alevi yurttaşları tehdit etmekle beraber tüm toplumsal muhalefeti de bir çuvalın içine doldurma stratejisidir. Bu çuval çok çabuk şekilde iktidara yakın yazarlar tarafından tanımlanmış, garip bir üst anlatı ile de yarın başımıza gelebileceklere dair kendi açılarından meşruluk sağlanmıştır. Muhalif olarak terörist ithamından sonra terfi almış, avam sıfatlardan azade olmuş ve epey uzaktan akademik gözükebilecek bir kavramla tanımlanma şansını elde etmiş olduk. İlk anda HTŞ’ye dair kuşkuları olanlar bu kavram yapıştırmasından sonra İrancı olarak tanımlandı. Arkaya bir emperyalist hami de bulunmuş oldu. Buna ek olarak, toplumsal muhalefetin herhangi bir yerinde yer alan herkes bu çerçeve içine dahil edildi. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sağ eğilimler genelde komplocu teorilerle haşır neşir olmaya çok isteklidir, her şeyin bir görünmeyen sebebi vardır. Örneğin, Türkiye geri kalmıştır çünkü Lozan’ın gizli maddeleri uygulamadadır, Mustafa Kemal İngilizlerin ajanıdır ya da tüm dış güçler yekpare halde Erdoğan’a saldırmaktadır. Bu sayısız komplo teorisine şimdi de Siyasal Alevilerin örgütlenmesi ve Türkiye’ye karşı kötücül emelleri eklenmiş oldu. Yarın hak savunusu için sokağa çıktığımızda bu örgütlenmenin üst aklıyla oluşturulmuş bir oyunun oyuncuları olarak tanımlanacağız ve elbette cezalandırılmamız gerekecek. Hatta şimdiden bilindik gazetelerin köşe yazılarından ilk tehdit savruldu ve ilk kurşunlar atıldı: “…hiç kimsenin…Türkiye düşmanlığı üretenlerin kayığına binmesine tahammülümüz kalmamıştır.”
Siyasal Alevilik kavramı sosyal medyadaki algı operasyonlarıyla da yaygınlaştırılırken bir taraftan da makbul Alevilik tanımı yapılmaya başlandı. İktidarın kutuplaşmada çokça kullandığı bir yöntemdir bu. Kendi ajandasına uyum gösterecek makbul milliyetçiler, makbul sosyalistler, makbul Kürtler ve hatta makbul muhafazakârlar vardır. Örneğin, eğer muhafazakâr ya da dindar kimliğinizle hâlâ İsrail ile yapılan ticareti sorguluyorsanız artık iktidarın muhafazakâr ya da dindar tanımının dışında kalmış, kendi mahallenizin ötekisi olmuş ve muhtemelen emperyalist oyunların maşası olmaktan gözaltına alınmışsınızdır. Makbul Alevilik kimliği de aynı şekilde çerçeveleniyor. “Mesele Ali’yi sevmekse en büyük Alevi benim”den öteye pek fazla gidemeyen bu anlayış, kimsenin inanışına ya da Alevi veya Sünni olmasına karışmayacağını taahhüt ediyor. Ancak herhangi bir hak arayışına geçer, Alevi yurttaşlarla alakalı bir şey talep eder ya da tamamen bağımsız başka bir hak mücadelesinde kendinizi gösterirseniz bu çuvala siz de girmiş olacaksınız. Yaşamınızla, inancınızla ve düşüncelerinizle sınırınız yaşadığınız ev kadar kalmak zorundadır. Sınırın böyle kalması güya Aleviler için de iyidir, böylelikle siyasal olanların kayığına binilmeyecektir.
Sözün özü bir mezhepçilik hikayesinin henüz başındalar. Hiç bu kadar cüretkâr ve açık şekilde bu kavramlara başvurmamışlardı. Bir taraftan özellikle sosyal medya gücüyle en radikallere hedef gösterme ve karalama kampanyalarını yaptırırken diğer yandan kardeşlik, gerçekte hamilik ve itaat, üzerinden makbul olmanın tanımları yapılacak. Yeni kimliklerimiz atandı ve yeniden başta Alevi yurttaşlar olmak üzere toplumsal muhalefet olarak tehlikeli bir dönemecin içerisindeyiz. Birkaç günlük bir gündemin ötesinde meselenin daha derinleşebileceğinin farkında olmak ve söylemsel bir mücadeleyi örgütlemek zorundayız.