Taliban’ın Afganistan’daki İlerleyişinin Küresel Etkileri – Çeviri: Yusuf Can
Taliban’ın haftalar hatta günler içinde Afganistan’ın kontrolünü ele geçirmesi bekleniyor. Bu 2021’in en önemli siyasi gelişimi olacak.
Paul Rogers’ın openDemocracy’de yayınlanan makalesinin çevirisidir. Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Kamu Lisansı çerçevesinde İVME Hareketi tarafından yayınlanmıştır.
İki hafta önce, Taliban’ın Afganistan’ın kontrolünü ele geçirmesinin aylar alabileceğine ve hatta bir barış anlaşmasını kabul edebileceklerine, belki de bunu iktidara giden yolda yararlı bir adım olarak görebileceklerine dair bir inanç vardı.
Bu inanç artık dramatik bir şekilde değişti. Geçen hafta ABD, Katar’ın başkenti Doha’da bölgedeki ülkelerin yanı sıra Rusya ve Çin’i de içeren Taliban müzakerecileriyle umutsuz ve son bir toplantı çağrısında bulundu. Amaç, Taliban’ı, iktidarı zorla ele geçirmeleri halinde uluslararası kamuoyundan dışlanmış bir devlet olarak muamele göreceklerine ikna etmekti. Buna paralel olarak, Afgan hükümeti ateşkes karşılığında bir güç paylaşımı teklif etti. Müzakereler her iki çabanın da başarısız olmasıyla sona erdi.
Bu arada Afganistan’da, eyalet başkentlerinin çoğunluğu da dahil olmak üzere Kabil dışındaki en önemli kentsel alanlar artık Taliban kontrolü altında. Pentagon, alan ABD vatandaşlarını ve ABD ile çalışan ve vize alan Afganları tahliye etmeye yardımcı olmak için ülkeye 3.000 asker gönderiyo ve İngiltere de 600 asker konuşlandırıyor. Buna ek olarak ABD, Katar’a bin asker daha gönderiyor ve gerekirse Afganistan’a konuşlandırılmaya hazır 4.000 askerlik bir tugayı Kuveyt’e yerleştirdi. 8.000 askerin hazır hale getirilmiş olması, Pentagon’da işlerin kötü bir şekilde ters gidebileceğine dair korkulara dair bazı işaretler veriyor.
Şimdi, Taliban’ın haftalar ve muhtemelen günler içinde tüm ülkenin kontrolünü ele geçirmesi kuvvetle muhtemel. Bu konuda sormamız gereken dört temel soru var. Tüm Taliban paramiliter birlikleri nereden geldi? Taliban’ın Afganistan’ı devralmasından en çok hangi ülkeler fayda sağlayacak? ABD’nin politikası şimdi ne olacak? Ve iktidar değişikliği El Kaide ve IŞİD benzeri örgütleri nasıl etkiliyor?
İlkinin cevabı, Taliban’ın hiçbir zaman ortadan kaybolmadığı ve 15 yıldan fazla bir süredir gücünü istikrarlı bir şekilde artırdığıdır. 2001-2002’de bazı Taliban militanları kuzey Pakistan’a gitti ve o zamandan beri iki ülke arasında çok seyahat oldu; ancak Afganistan’da Taliban’ın gücü yavaş ama kararlı bir şekilde konsolide oldu.
Başta Helmand Eyaleti olmak üzere afyon yetiştirilen kilit bölgelerin kontrolüne sahip olmanın meyvelerini yıllarca toplayan Taliban, kaynak ve ekipmandan yoksun değil. Ayrıca, Afgan ordusunun büyük çapta çöküşü ve Batılı güçlerin aceleyle geri çekilmesi, geride büyük bir silah, mühimmat ve diğer askeri malzeme bolluğu bıraktı ve yakın zamanda önemli sınırların Taliban tarafından ele geçirilmesi, ek mali kaynaklar getirdi.
Dahası, Taliban hareketi esas olarak kendi içinde gelişmiş olsa da, Keşmir, Çeçenya, Çin’deki Uygur bölgeleri, Körfez Ülkeleri, Kuzey Afrika ve hatta Batı Avrupa dahil olmak üzere başka yerlerden gelen paramiliterler tarafından destekleniyor. Bu durum, son aylarda Taliban’ın militan sayısının artmasına neden oldu.
11 Eylül’den hemen sonraki dönemle olan ürpertici paralellikler
Kimin kazandığına gelince, Rusya, ABD ve diğer Batılı devletlerin başarısızlıklarından memnun olacak ve bundan keyif alacak, ancak 1980’lerdeki Sovyet deneyimi göz önüne alındığında kamuoyunda bu hissiyatına dair çok az şey söyleyecek. Pakistanlı politikacılar, istedikleri son şeyin Taliban kontrolündeki bir Afganistan olduğunu ilan edecekler, ancak Pakistan ordusunun üst düzey kademeleri, Taliban’ı Hindistan’ın yeni rejimde asgari bir role sahip olmasını sağlamanın bir yolu olarak görerek farklı bir görüşe sahip olacaklar.
Çin, Taliban’ı Uygur paramiliter güçlerini saflarında dizginlemeye ikna edebilirse kazanacak en fazla şeye sahip olan ülke konumunda. Wakhan koridoru ve Afganistan’ın Çin ile olan sınırı, muhtemelen önümüzdeki yıllarda önemli bir jeopolitik gerçeklik haline gelecek ve Çin’e Afganistan üzerinden Batı Asya ve Orta Doğu’ya yeni bağlantılar sunabilir. Ayrıca Afganistan’ın geliştirilecek bol miktarda maden zenginliği var. Bütün bu ihtimaller, üç hafta önce Çin’i ziyaret etmeye davet edilen üst düzey bir Taliban heyeti ile berabar Pekin’de açıkça kabul edildi.
ABD’ye gelince, Joe Biden Beyaz Saray’dayken ülkenin bir kara savaşına bağlanmayacağı çok açık, ancak El Kaide, IŞİD veya diğer radikal İslamcıların Afganistan’da ABD çıkarlarına ters olabilecek herhangi bir genişlemesini engellemek için her türlü çaba gösterilecek. Bölgesel kontrol, özel kuvvetler ve vekil milislerin kullanımı dahil olmak üzere çeşitli yollarla aranabilir, ancak ABD, silahlı insansız hava araçlarının ve B-52 bombardıman uçakları gibi uzun menzilli, sabit kanatlı uçakların kullanımına odaklanacaktır.
Bunlar yakın zamanda ABD Hava Kuvvetleri tarafından kullanıldı ve Hint Okyanusu merkezli taşıyıcılardan gelen Donanma saldırı uçakları tarafından desteklenebilir. Ayrıca, son haftalarda Afganistan’da kullanılmakta olan, yıkıcı anti-personel yeteneklerine sahip Hava Kuvvetleri’nin AC-130U savaş gemisi de var. Yine de AC-130U’nun şüphesiz gücüne rağmen, Taliban’ın büyümelerine ve gelişmelerine izin vermesi halinde halihazırdaki askeri müdahelelerinin El Kaide ve IŞİD’i kontrol altına almak adına bir şeyler yapabileceğine dair çok az kanıt var.
Bu, bizi, mevcut güvenlik analizlerinde pek az değerlendirilen son soruya getiriyor. Son beş yılda, El Kaide ve IŞİD bağlantılı gruplar kuzey ve doğu Afrika’da ve Afrika’dan Filipinler ve Endonezya’ya kadar geniş bir coğrafyada daha bağımsız yerel gruplarla bağlantı kurarak genişlediler.
Şimdi, Taliban’ın Afganistan’daki muhtemel başarısıyla, bu gruplar büyük bir destek alacak, çok daha fazlası davaya akın edecek ve hepsi de Taliban’ın başarısını teröre karşı savaşın hala kazanılması gerektiğinin kanıtı olarak görecek. Bugün yaşanan süreçle 11 Eylül’ün hemen ardından yaşananlarla olan paralellikler tüyler ürpertici.
2002’den 2006’ya kadar, Fransa, Birleşik Krallık, Pakistan, Endonezya, Mısır, Kenya, Amerika Birleşik Devletleri, Tunus, Fas, Ürdün ve daha pek çok ülke dahil olmak üzere dünyanın her yerinde Batılı hedeflere ve Batı çıkarlarına saldırılar düzenlendi. Batılı bankalar, oteller, restoranlar, konsolosluklar ve büyükelçilikler en yaygın hedeflerdi, ancak saldırganların çok azının Pakistan’da ‘El Kaide Merkezi’ olarak adlandırılan ve saldırılardan sözde sorumlu olan merkezle doğrudan bağlantısı vardı. Saldırıların kaynağı, 11 Eylül’ün yarattığı enerji ile inançları güçlenen yerel gruplardı.
Pek çok aşırı İslamcı paramiliter hareketin Afganistan’da olup bitenlerle çok az bağlantısı olacak, ancak Batı’nın yenilgisinin ve bir Halifeliğin kurulmasının sembolik etkisi yeterince ilham kaynağı olacaktır. Bunun yalnızca Kuzey Amerika ve Batı Avrupa için değil, aynı zamanda tüm dünya için sonuçları olacak ve muhtemelen 2021’in en önemli siyasi olayı olacak. Afganistan’daki savaşın üçüncü on yılına girerken, mücadele bağlamında verilecek yanıt kuşkusuz daha fazla “uzak savaşlar” olacaktır.