Afgan kadın hakları aktivistlerine uzun süredir yetersiz fon sağlanıyor. Bu değişmeli. – Çeviri: Yusuf Can
Zengin Batılı ülkeler kadınları ve kız çocuklarını önemsediklerini iddia etmekten hoşlanırlar, ancak daha fazlasını yapmaları ve eşitlik için savaşanları doğrudan finanse etmeleri gerekiyor.
Pushkar Sharma ve Tenzin Dolker’in openDemocracy için yazdığı yazının Türkçe çevirisidir.
Taliban’ın Kabil’i ele geçirmesinden beri, pek çok manşet -haklı olarak- gelişmelerin Afgan kadınlar ve kız çocukları üzerindeki olası etkilerine odaklandı. Öte yandan, çok sayıda makale, zengin Batılı ülkelerin askeri ve yardım faaliyetlerinin ülkedeki toplumsal cinsiyet eşitliği için büyük kazanımları desteklediğine dair iddialarını samimi bir şekilde eleştirmeden papağan gibi tekrarladı.
Gerçekler çok farklı bir hikaye anlatıyor – ve bu gerçekler hepimizi duraklatmalı.
Kilit soru neyin desteklendiği değil, kimin desteklendiğidir. Bu sorunun cevabı, Afganistan hakkında devam eden yorumlar ve analizler tarafından rahatsız edici derecede görmezden gelindi.
Uluslararası toplum, değişim için mücadelenin ön saflarında yer alan kadın liderleri ve insan hakları aktivistlerini uzun süredir doğrudan desteklemekte başarısız oldu. Bu durum, değişmesi mümkün olan ve bir an önce değişmesi gereken devasa, utanç verici bir başarısızlık.
Mevcut krize rağmen, Afgan kadın hakları liderleri ve aktivistleri daha adil ve barışçıl bir gelecek için savaşmaya devam ediyorlar. Kabil’in düşmesinden sadece birkaç gün sonra, bir eğitim ve sağlık kuruluşu olan Afgan Öğrenme Enstitüsü’nün kurucusu ve yöneticisi Sakena Yacoobi, birçok aktivistin “korktuğunu […] ancak halka adalet sağlamak için mücadele vermekte kararlı olduğunu” belirtti.
Yacoobi ve diğer birçok Afgan kadın liderin sergilediği bu liderlik ve cesaret, araştırmaların gösterdiği gibi, uluslararası bağışçıların kaynakları ve desteği – doğrudan – kadın haklarına, cinsiyet adaletine ve feminist hareketlere yönlendirmesinin neden kritik olduğunu yansıtıyor. Bu kritik nokta her bölgede geçerli olmakla beraber, özellikle Küresel Güney’de büyük önem arz ediyor.
Eşitlik için değil, savaş için para
Son 20 yılda Afganistan’a muazzam miktarda uluslararası para harcandı. ABD tek başına 2,3 trilyon dolardan fazla harcadı. Ancak bu paranın büyük kısmı savunmaya ve askeri faaliyetlere gitti. Amerikalı ekonomist Jeffrey Sachs’ın yakın zamanda vurguladığı gibi, ABD’nin Afganistan’a yaptığı harcamaların %2’sinden daha azı yerel topluluklara temel altyapı veya yoksulluğu azaltan hizmetler formunda ulaştı.
Ayrıca son yıllarda ülkeye Batı yardımının “dramatik bir çöküşü” oldu; ABD’nin Afganistan’a yaptığı yardım 2010’da yaklaşık 17 milyon dolardan 2021’de yaklaşık 3 milyon dolara düştü.
Ancak daha derine inerseniz, Afgan kadın hakları örgütlerinin ve toplumsal cinsiyet eşitliğini temel hedefleri olan projelerin Afganistan’a yapılan bağışlardan hiçbir zaman kırıntılardan daha fazlasını almadığını görüyoruz.
Kadın hakları aktivistleri ne kadar bağış aldı, bakalım. OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) tarafından yayınlanan verilere baktığımızda, 2019 yılında bağışçıların harcadığı kabaca 4,3 milyar doların (mevcut en son veriler) sadece %0,3’ünün bu tür organizasyonlara ve projelere gittiğini hesapladık. Daha utanç verici bir şekilde, toplumsal cinsiyet eşitliği için resmi olarak ayrılan tüm yardımların %1’inden daha azı bu tür gruplar ve faaliyetler aracılığıyla harcandı.
Bu politika tercihleri, yıllardır özgürlükleri için mücadele eden Afgan kadın ve kız çocuklarının karşı karşıya olduğu yapısal zorlukları önemli ölçüde şiddetlendirdi. Ancak bu gerçekler ve rakamlar, sarsıcı olsa da Afganistan’a özgü değil. Dünya çapında, kadın hakları örgütleri büyük ölçüde yetersiz kaynaklara sahip.
Afgan Kadınlar dışlandı
Uluslararası toplumun Afgan kadınları ve kız çocuklarını yüzüstü bırakmasının tek aracı bağış (para) olmadı. Kadınlar sistematik ve istikrarlı bir şekilde barış müzakerelerinden dışlandı: Oxfam tarafından yapılan araştırma, 2005 ile 2014 yılları arasında Taliban, Afgan hükümeti ve uluslararası toplum arasında bilinen 23 barış görüşmesinin hiçbirinde “tek bir Afgan kadınının yer almadığını” ortaya koydu.
‘Biz [kadınlar] savaşın bir parçası olmadık. Barışa kesinlikle katkıda bulunabiliriz. İnsanların yüzde elli biri [kadınlar] göz ardı edilmemeli’
2019’da 34 bölgeden 15.000 kadının koşulsuz ateşkes ve savaşın sona ermesi için tüm aktörlere baskı yapması da dahil olmak üzere, kadın hakları liderlerinin kitlesel, köklü taban eylemciliğine ragmen kadınlar barış görüşmelerinden dışlandılar.
Geçtiğimiz Mart ayında Moskova’daki barış müzakerelerine Afgan hükümeti adına giden 12 kişilik delegasyondaki tek kadın olan Habiba Sarabi “Neden odadaki tek kadın ben olayım ki? Biz savaşın bir parçası olmadık. Barışa kesinlikle katkıda bulunabiliriz. İnsanların yüzde elli biri göz ardı edilmemeli” dedi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün de müzakere sürecinde belirttiği gibi, “bağışçılar Moskova zirvesinde kadın eksikliğini kınamadılar, ABD’li bir yetkili sadece Washington’un daha fazla kadın olmasını ‘istediğini’ ve AB’nin ‘barışın kapsayıcılık gerektirdiğini’ tweet attığını söyledi.” Bu cılız tepkiler hayal kırıklığı yaratıyor, ancak şaşırtıcı değil.
Hükümetlerin Afganistan’daki faaliyetlerine ilişkin kendi değerlendirmeleri bile kadın aktivistleri, kadın haklarını ve toplumsal cinsiyet adaletini desteklemekteki başarısızlıkları ortaya koyuyor.
ABD tarafından Afganistan’ın yeniden inşası için atanan özel müfettiş bu Ağustos ayında yayınlanan bir raporda, “USAID’in Kabil’deki teşkilatın teknik ofislerinin her birine toplumsal cinsiyet konularında uzman personel yerleştirmesi 2014 yılına kadar gerçekleşmedi” dedi ve bu nedenle “uzun yıllar […] toplumsal cinsiyet analizleri genellikle gecikti veya etkisizdi.” diye ekledi.
Bu tür hükümetleri başarısızlıklarından sorumlu tutmalıyız. Uluslararası toplum da bu hatalardan ders çıkarabilir ve kaynakları ve siyasi desteği doğrudan kadın haklarına, toplumsal cinsiyet adaletine ve feminist aktivistlere yönlendirebilir.
Bu başarması imkansız bir görev değil. Uluslararası Sivil Toplum Eylem Ağı (ICAN), Madre ve Uluslararası Kadın Barış ve Özgürlük Birliği (WILPF) gibi uluslararası feminist örgütlerin tümü, bunun nasıl yapılacağı konusunda uzman. Acil Eylem Fonu – Asya ve Pasifik (UAF A&P) gibi feminist fonlar, şu anda kadınları, kız çocuklarını ve LGBT+ aktivistleri desteklemek için güvenli evleri koordine etmek için hibe alan ortaklarıyla yakın bir şekilde çalışıyor.
Hepimiz bu önemli çalışmayı desteklemeli ve daha barışçıl ve adil bir gelecek için verdikleri uzun mücadelede Afgan kadın ve kız çocuları ile dayanışma içinde olmalıyız.